25 yıl önce Datça Dağlarında ilk yürüyüşüm yıllarca birlikte öğretmenlik yaptığım arkadaşım Vefa Önal ile oldu. O ilk yürüyüşten sonra birlikte gece, gündüz demeden dağlarda birçok serüvenimiz oldu. Daha sonra ben denize ağırlık verdim ama Vefa arkadaşımla yine hep beraberdik. Şimdi arkadaşım yılın 6 ayını Datça’da 6 ayını Ankara’da geçiriyor, yakında arkadaşımın Ankara günleri başlayacak. Bu yıl ne zaman buluşsak bir yürüyüş yapalım diyorduk ama havalar sıcak olduğu için yürüyemiyorduk. Havaların serinlemesi ve arkadaşımın da gitme zamanı yaklaştığı için bu yürüyüşü yapmaya karar verdik. Yanımızda yürüyüş arkadaşım Ekrem İpek te vardı. Bu yürüyüş eski anıların tazelenmesi gibi bir şey olsun dedim, saat 09.00 da arkadaşımla sıkça yürüdüğümüz ama o yıllardan bu yana çıkmadığım tepelerden yürüyüşümüze başladık.
Atatürk Kapalı Spor salonunun oralardan dağlara tırmanmaya başladık. Yaban hayvanlarının kullandığı patikalardan, bazen önümüze çıkan kayalardan yolumuza devam ettik.
Biraz tırmanır tırmanmaz birçok güzel manzara karşımızdaydı. Yürüyüşümüz rüzgar altında başladı ve sonuna kadar rüzgar hep vardı. Bu yüzden bazı durup manzara seyredilecek yerlerde durmamız mümkün olmadı, rüzgar soğuk esiyordu.
Her yeri kuşbakışı görmeye başladık, Limandan ayrılan tekneler.
Kargı koyu da görünmeye başladı, diğer tarafta limandan başlayarak Özil’e kadar her yer görünüyordu.
Hemen altımızda Atatürk Kapalı Spor Salonu.
Datçamızın nasıl yapılaştığını da görebiliyoruz.
Kargı tarafında İnceburun’a kadar uzanan dağlar. Amacım tepelerden aşarak Palamutluk’a varmak. Daha önce Palamutluk’a 4 kez gitmiştim ama her gidişimde palamut ağaçlarının yaprakları dökülmüştü, onların yapraklı hallerini fotoğraflamak istiyordum.