24 Kasım Pazar günü arkadaşım Ekrem İpek ile Kargı Kızılova arazilerinde yürüdük. Bulutlu, kapalı bir hava vardı, bir gün önce hava durumunda bu kısımda yağmur görünmese de tam emin olamıyorsunuz, zaman zaman da yağacak gibi oldu, bulut birkaç damla atıştırdı gitti. Güneyden esen 3-5 şiddetindeki rüzgar Kızılova taraflarında hissedilmez oldu. Kızılova’ya daha önce de bir çok kez gelmiştik ama burada fazla oyalanmamıza zaman yeterli değildi, bir gün ayrıca gelip buralarda bir keşif yürüyüşü yapmak hep aklımdaydı, nasip bugüne imiş. Aslında Kızılova dendiğinde eskiler dış Kızılova, iç Kızılova diye söz ederler. Bizim bugün yürüyeceğimiz yerler iç Kızılova oluyor, dış Kızılova Palamutluk tarafları oluyor.
Arabamı Kargı koyunda yürüyüşe başlayacağımız harıp ağacının biraz ilerisine park ettim. Bize doğru gelen birisi vardı, selam verdik, kulağım duymuyor, yanınıza geliyorum diyerek yanımıza geldi. Kızılova’ya doğru yürüyeceğiz deyinde oralarda yıllarca çobanlık yaptığını söyledi konuştuğumuz kişi, adını sormak aklıma gelmemiş. Yolda da bu konuyu Ekrem arkadaşımla konuştuk; tanıdığımız çobanlarda bu duymama sorunu az değil, meraklandık niyedir diye.
Bu yürüyüşümde bitkilere daha dikkatli bakıyorum, flora sayfama gezdiğim yerlerde gördüğüm bitkileri bölge bölge koyacağım. İlk olarak kiminin menengiç kiminin sakızlık dediği bu bitkilerle karşılaşıyorum, ben bu bitkileri bir türlü öğrenemedim. Sedat arkadaşım menengiç ile diğerleri arasındaki farkı bana göstermişti oysa ama ben hep tereddüt ediyorum, sakız mı, menengiç mi, nedir diye. Bu bitkiler genelde ağaç halini almadan yayılmış oluyorlar, ama içlerinde bazen sağ üstteki fotoğrafta görüldüğü gibi ağaç halini almış olanlar oluyor. Çitlembiğe benzer meyvaları var, burada görülenin meyvaları çitlembik meyvaları kadar vardı, bazı gördüklerimde meyvalar küçük oluyor. İnternete baktığımda da kesin bir şey anlaşılmıyor, fotoğrafı flora grubunda paylaştığımda menengiç diyen arkadaşlar çoğunlıkta oldu, sakız diyen bir arkadaş bu konuda oldukça emindi, 10 yıla yakın bir zaman sakız ağaçları üzerine araştırma yapmış, dönümlerce sakız ağacını budamışlar, meyveleri menengice benzer ama yenmezmiş, kekrimsi bir tadı varmış, menengiç te sakız ailesinden bir bitki diyor.
Yukarıya doğru çıktıkça Kargı koyu bütün güzelliğiyle görünüyor, şimdiye dek buralardan birçok kez fotoğrafını çektim, her hava da ayrı güzel görünüyor.
Son yıllarda Kargı sahilleri yazları oldukça kalabalık oluyor, şöyle baktığınızda plansız gibi görünen bir yapılaşma dikkati çekiyor.
Ekrem arkadaşımın yürüyüşlerimde bana katkısı çok büyük sağolsun, onun sayesinde tarihi ve doğal yerleri araştırma fırsatı buluyorum. Zaman çok kısıtlı yarımadada bilmediğimiz çok şey var, elimizden kayıp gidecek, bunların kaydını tutup, bu yerlere dikkat çekmek istiyorum. Bugünkü gezimde de göreceğim gibi çok farklı bir yarımada üzerinde yaşıyoruz, bunlar her insanın görebileceği yerlerde olmuyor çoğu kez.
Papatya türü çiçeklerle karşılaşıyoruz, bu bölgede frigana dediğimiz bitki örtüsü yaygın, özellikle abdestbozan denilen dikenimsi bitkilerle sıkça karşılaştık. Bu yörelerde çok uzun yıllardan bu yana keçi sürüleri otluyor, belki yangınlar da olmuştur.