13 Şubat Datça’da yine lodoslu bir hava var, şubat girdiğinden bu yana güneşli havalara hasret kaldık. Güneş arada sırada bulutların arasından ben buradayım diyor.
Bulutlarla manzaralar daha güzel oluyor, karşıda simi adası oldukça net görünüyor.
Bugün Reşadiye’ye gideyim dedim, ne zamandır buralara gelmedim. Reşadiye girişinde koyunları görünce arabamdan inerek yanlarına gittim. Fikret Aslan’la ayak üstü sohbet ettik. Ne yapayım vakit geçirmek için bunlara bakıyorum diyor. Maşallah 80 i geçkin yaşlarda ama daha genç gösteriyor. Daha önceleri bir çok koyun ve keçisi varmış, şimdi bunlarla oyalanıyor, kahvede oturmayı sevmiyormuş. Tabii temiz havada geçen yaşamın sağlık üzerinde büyük etkisi var. Çobanlar, arıcılar genelde sağlıklı oluyorlar. Bir de hareket gerektiren işler olduğu için o yönden de avantajlı.
İlk başta benim dikkatimi bu kuzular çekmişti, koyunların cinsini sorduğumda Fikret Aslan Sakız kırması dedi, hep ikişer kuzu verirlermiş. Sakız koyunlarının dört yavru verdiği olurmuş, o kadar kuzuya nasıl bakcaz, sakız cinsini biz de yerli koyunla çiftleştirdik diyor.
Herşeyin yavrusu gibi çok sevimliler, birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar. Bir ara çimlere uzanarak yattılar, Fikret Aslan, onlar uyurlar, koşarlar diyor, gerçekten de birazdan annesi ve diğer koyunlar biraz uzaklaşınca yattıkları yerden hızla kalkarak annesine koştular.
Aslında bugün benim niyetim Reşadiyeli usta Ergin Bircan ile sohbet etmekti ama o bugün Palamutbükü’nde çalışıyormuş. Reşadiye mahallesinin girişinde bir meydan var, biraz ileride de kahveler. Çoğu emekli bir çok kişi buralarda vakit geçirirler, oyun oynarlar, sohbet ederler. Fotoğraftaki güneşli havaya bakmayın bulutların arasına girdimi hava kararıveriyor.
Muhtarlık bürosunun hemen yanında bir dut ağacı var, yanında da banklar, burada çoğu zaman bir kaç kişiyi otururken görürsünüz. Dut ağacı budandığı için fotoğrafını çekmedim, buraya geldiğimde bankta oturan birkaç kişi vardı, biraz sohbetten sonra kalktılar Kemal Kapçı ile sohbet ettik. Çoğu beni tanımıyor, burada çok tanıdığım var ama onlar şu an işlerindeler.
Kemal Kapçı kahveye gidelim hem çay içeriz deyince ilk kahveden içeriye girdik. Masada daha önceden tanıdığım Ömer Bircan oturuyordu, onun masasına oturduk. Ömer arkadaş kitap okumayı seven, değişik düşünceleri olan birisi, onunla konuşmak hoşuma gider.