Gece saat 03.30 da gök delindi sanki, şimşekler, gürlemeler, tabii böyle anlarda bir çıkar bakarım hep, çevremiz tepelerle çevrili ve alt yapı diye bir şeyin olmadığı bir yerde yaşıyoruz. Bu eve taşındığımız 19 yıl oldu, nelerle karşılaşmadık ki, bir çok sorunun altından kendimiz gelmeye çalıştık. Yine de doğayla iç içe yaşadığım içim hiç şikayet etmedim diyebilirim, çok az zaman dışında.
Çıkıp baktığım iyi olmuş, çağlayanlar şeklinde su merdivenlerden inip, eve doğru geliyordu. hemen çizmemi ve yağmurluğumu giyip elimde kürekle suların eve girmesine engel olmaya çalıştım. Yağmur var gücüyle yağıyordu, şimşekler, gök gürültüleri, bir kaç yıldırım düştü gibi bir yerlere, bir tanesi kafana düşecek gibi geliyor her şimşek parlamasında. Karanlıkta suyun nereden geldiğini anlayamadım, neyse bu tehlikeyi kazasız atlattıktan sonra, sabah birden yine delice bir yağmur başladı. Gök hiddetli, kızgın, yine sular son hızla geliyor ama bu kez durmak bilmediler. Yanımızdaki tepeden doğru bize geliyorlardı çağlayarak. O an işte felaketlere uğrayan insanların çaresizliğini ben de yaşadım, eşim de yardıma çıktı. Birbirimize bakıyorduk, ne yapacağız diye.
Sel suları kumlarla birlikte bahçedeydiler, suların gittiği oluklar onlar da çaresiz kaldılar, bir dere hızla evimize doğru geliyordu. Kürekle bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama sular herşeyi alıp götürüyor. Eşime telefonumdan Belediyedeki arkadaşları ara dedim, kim çıkarsa.
Kısa zamanda sular içeriye girdi, şimdi salona girmeye başladılar, çamurla karışık. İmdat yardım eden yokmu diyesiniz geliyor ama kimse yok, eşim bitişikteki komşuyu telefonla aramış, sağolsunlar koşup geldiler.
Kadınlar içerideki suyu boşaltmaya çalışırlarken erkekler de dışarıda suyu engellemeye çalışıyoruz. Yağmurluk, çizme falan fayda etmedi, sırılsıklam oldum, ayaklarım sular içinde. Bir yandan da komşularımız için de üzülüyorum, suların içinde, yağmurun altında hasta olacaklar diye.
Yağmur dindiğinde kapımızın önüne gelen kumlar, 19 yıl boyunca bunun gibi yağmurlar oldu ama önlemimizi aldığım için böyle bir durumla karşılaşmamıştık. Bu kez bizim dışımızda etkenler vardı.
Biraz ilerimizde inşa edilen yapılar, su buradaki yoldan doğru bize geldi. İki kez belediye ekipleri geldi ama burada bizim yapacağımız bir şey yok diyerek gittiler, dozer lazım diye. Daha sonra Başkan yardımcısı Sami Bircan ve fen İşleri Müdürü Hakan Uzun geldiler, Hakan bey suyun geldiği yeri görünce dozeri çağırdı ve gelen dozer suyun yolunu bu şekilde kesmiş. Yağmur az da olsa devam ediyordu. Tabii bunlar geçici önlemler, burada bizi rahatlatacak bir çözüm gerekiyor.
Gelelim işin diğer noktasına, yıllarca bu tepelerde dolaştım, zaman zaman buralardan çektiğim fotoğrafları sizlerle paylaştım. Buralar Datça doğasına özgü bitkilerle doluydu, ilk yağmurda çabuk atlattım demiştim, toprak suyu emmemişti, ikinci yağmurda toprak suya doymuş vaziyetteydi ve suyu tutacak bir şey de olmayınca dağlardan akıp geldi. Bu tepeler, bu dağlar boşuna mı bu kadar sık bitkilerle kaplı, başka türlü bu suyu tutamazsınız, toprağı da alır gider. Doğa kendi çözümlerini bulmuş, ta ki biz ona el atıncaya kadar. Bu tüm ülkemizin sorunu, her yer yapılarla doluyor, sık sık sel baskınları. Gözleri öyle kararmış ki, dere yatağı demeden, dağ tepe demeden, çevre duyarlılığı, gelecekte olacaklar hiç önemli değil.
🙁 Çok geçmiş olsun inanın çok üzüldüm.Bizim sessiz sedasız bu dünyadaki yaşama haklarını ellerinden aldığımız tabiat elbet bir gün gelip bizden hakkını alacak ve bu çok gürültülü olacak maalesef.İnsanoğlu çok bencil.Allahım korusun afetlerden felaketlerden.Umarım normal düzeninize dönebilmiş sinizdir.