19 Aralık günü arkadaşımla Datça Doğasında yürümek için buluştuk, bir gün önceki yağmurlu havanın ardından doğada yürümek iyi olacaktı. Hava tahmininde açık, rüzgarsız bir hava görünüyordu.Aklımızda Hızırşah arazilerinde yürümek vardı, yağmurların ardından yeni şelalelere rastlamak amacıyla bir keşif gezisi olacaktı. Ağaçlama yoluna sapmadan önce Bubaslık tarafına yönelerek buradaki Karakazan kanyonundaki şelalede su olup olmadığına bakmak istedik.
Arkadaşım biraz ilerideki şelaleye bakmak üzere gitti, su varsa ben de gidecektim. Çam ağaçlarının arasından doğaya yayılan sabah güneşi görünüyordu. Güneşli güzel bir günü müjdeler gibiydi.
Bubaslık ve dağlar arasındaki Hızırşah arazilerinin pekçoğunda bu mevsimlerde aşırı çiğ yağışı oluyor, buradaki damlalar sabahın erken saatlerinde toprağa ve bitkilere düşmüş olan yağmur taneleri. Her taraf sırılsıklamdı, birden güneş ışığı görmeyen derelerde yürüyeceğim aklıma gelince bu ıslak ortamda yürümenin hiç te iyi bir fikir olmadığını düşündüm. O sırada arkadaşım da gelmişti, kanyondaki şelale göletinde az bir miktarda su vardı, şelaleden de eser yoktu, bu taraflarda yürüme kararımızdan vazgeçip Betçe’ye doğru yola çıktık.
Nerede yürüyeceğimiz konusunda bir fikrimiz yoktu, Yaka’ya yaklaşırken Sındı Yolu kavşağına yakın bir boğaz var, buralarda bir keşif yürüyüşü yapmak hep aklımdaydı, o gün bugün deyip zeytin ve badem ağaçlarının arasından boğaza doğru yürüdük. Boğaza buralardan bir çıkış olabilir mi onu görmek istedik, yakınına geldiğimizde böyle bir imkanın olmadığını gördük ve biraz ilerideki dağa tırmanarak boğaza inen bir iniş bulmayı düşündük. Burada yürümek isteği geçen yıl Yaka Kocadağ’da yaptığımız yürüyüşten sonra oluştu. Batı tarafından dağa tırmandıktan sonra doğu tarafından inmeyi dşünmüştük, yanımızda yöreyi bilen Datça Yerel Tarih Derneği Başkanı Akın Pilavcı da vardı. Doğuya doğru yürüdükçe önümüze uçurumlarla çevrili derin yarıklar çıkmıştı, Akın ağbi o vadileri geçemeyiz demişti, biz de sarp, kayalık arazilerden tehlikeli bir iniş gerçekleştirmiştik, bir daha yaparmıyım bilmiyorum, çünkü o anlar aklıma birşey gelmiyor. İşte Sındı tarafındaki bu vadileri görmek istiyordum, bu taraftan tırmandığımız kısımlara ileride bir yürüyüş yapmayı düşünüyorum, bunun için günlerin uzaması gerekiyor, geçen yılki tırmanışta nerdeyse dağlarda geceleyecektik, son anda mucize bir geçit bulamasaydık.
Yangılca denen mevkiden yaban hayvanlarının kullandığı patika yoldan dağa tırmanmaya başladık, bu kısımlarda çam ağaçları var. Yoldaki izlerden domuzların bizden çok kısa bir zaman önce buradan geçtiğini gördük. Onlar dağların sarp, sık bitkili yerlerinde yatarlar, havanın kararmaya başlaması ile birlikte ovaya hareket başlar. Sabaha karşı da geri dönerler ama buraları oldukça ıssız yerler olduğu için yavaş hareket ettikleri anlaşılıyor.
Dağın yamaçlarında badem ve zeytin ağaçlarıyla kaplı vadi gözlerimizin önündeydi.
Yeşilliklerle kaplı düzlükler Batıya doğru uzayıp giderken çevrelerindeki yükseltiler bu düzlüklere hareket veriyordu.