Yusuf Ziya Özalp Datça’nın ilk avukatı olması sebebiyle Datça ile ilgili önemli belgelere ulaşmış, çeşitli anıları Datça yaşlılarından derlemiş ve yazılarını yerel gazeteler, sosyal medyada paylaşmıştır. Datça Belediyesi Kültür Yayınları tarafından yayınlanan ilk kitabının “Datça Kazan, Betçe Kepçe ” önsözünde belirtildiği gibi ; Datça ile ilgili belgeleri yıllar boyunca saklayan, Datça’nın yaşlıları ile ilgili yaptığı sohbetlerde aldığı notları yazılarında kaynak olarak kullanan, kültür alanında önemli bir misyonu olan birisidir .
” Datça Kazan, Betçe Kepçe ” Avukat Yusuf Ziya Özalp’in ilk kitabı. Kendisi ile kısa bir röportaj yaptık.
Sayın Yusuf Ziya Özalp, kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
YUSUF ZİYA ÖZALP: Datça Reşadiye, 1953 doğumluyum. Rahmetli babam Lütfi Özalp, Datça’nın ilk tüccarlarındandı. İlkokulu Reşadiye İlkokulu’nda okudum. Ortaokul ve liseyi Muğla Turgut Reis Lisesi’nde okudum (1964 – 1970). 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim.
Bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu? Kitabınızda kimlerin emeği geçti?
YUSUF ZİYA ÖZALP: Rahmetli babam M. Lütfi Özalp, okul ve okuma hasreti içinde büyümüştü. Ankara Maliye Mektebi’nde okurken, ağabeyleri Sadık Özalp ve Rahmi Özalp’i II. Dünya Savaşı nedeniyle askere almışlardı. Bu nedenle babam, okulu bırakıp, ticaret ve ziraatle uğraşan rahmetli dedem Yusuf Ziya Özalp’in oldukça yoğun olan işlerine sarılmak zorunda kalmış. Bu nedenle okuma açlığı çeken rahmetli babam, Teksas, Tommiks, eline ne geçerse okurdu. Ankara Maliye Mektebi’nde okurken, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü…., bir Cumhuriyet Bayramı’nda , öğrencilere Dünya Klasiklerinden, kitaplar, romanlar hediye etmiş. Babam, rahmetli İsmet İnönü’nün kendisine hediye ettiği, Jean Jacques Rousseau nun yazdığı, EMİL YAHUT TERBİYEYE DAİR kitabını yatağının başından hiç eksik etmedi. İlkokulda bile ister istemez Dünya Klasikleri ile tanıştık. Rahmetli ağabeyim Savaş Özalp de, resimli roman hastasıydı. Suat Yalaz’ın, ‘Karaoğlan’ı’ ile, Tommiks , Teksas, Teks, Kinova ile ağabeyim sayesinde tanıştım. Hiç küçümsememek lazım. Bu kitaplar bile insana belli bir okuma zevki aşılıyor.
İkinci babam sayılan, bizleri Muğla’da okutan amcam Sadık Özalp de okuma meraklısıydı. Sevket Rado’nun, ‘HAYAT ANSİKLOPEDİSİ’, Cumhuriyet Gazetesi ile tanışmam 1964 yılına dayanır. Böyle bir çevrede yetişince iser istemez okuma alışkanlığı ve zevki kazandım. Kişiliğimin oluşmasında bu üç değerli büyüğümün katkıları çoktur. Hepside hakkın rahmetine kavuştu. Nurlar içinde yatsınlar. Bir de ortaokul ve lisede oldukça zeki bir çocuk olduğum söylenirdi. Ama bana hiç öyle gelmezdi.
Kitabınızda, Datça yaşlıları tarafından da iyi bilinen hikayeleri aktarmışsınız. Yaşlılarla yaptığınız sohbetlerde derlediğiniz bilgileri kullanarak yazdığınız yazılarda en beğendiğiniz hikaye hangisi?
YUSUF ZİYA ÖZALP: Bana sorasanız hepsi yaşanmışlıktan kaynaklanan ve bende derin izler bırakan bu hikayelerin hepsi güzel. Ama.. ama.. küçük yaşlarda ninelerimizin kulağımıza fısıldadığı ‘ ‘KIZLANLI ZARA İLE HÜRÜLYA’NIN DRAMATİK ÖYKÜLERİ’ öyküsü bende derin izler bırakmıştır. Bu hikaye harfiyen doğrudur. Ben birazcık süsledim.
Bir de Datça’lı kanun kaçağımızla, Datça’lı ayı yavrucuğunun dostluk öyküsünü.. Datça’lı ,değerli dostum (Adı lazım değil, Datça’lılar bilir), öyküyü dinlediğim zaman çarpılıp kalmıştım. Bu bire bir yaşanmış olayı, basit, mütevazi kalemimle aktardığım için kendimi çok değerli ve mutlu hissediyorum. Bu olay beni çok ama çok etkilemiştir. İçimde kalsaydı, gözlerim açık ölürdüm.
Kitapda anlattığım öyküler, zaman içinde , Datça’da yaşanmış olaylardan derlenmiş olup, benim bu öykülere katkım kısır bilgi dağarcığım ve hayal alemimle, bu öyküleri biraz süsleyip, zenginleştirmek olmuştur. Yoksa ben ne yazarım, ne çizer. Bu kitabı yazmakta en büyük itici gücüm, benden çocukluğumdan beri hiçbir şeyini esirgemeyen, Datça Yarımadası’na ve Datça insanına bu şekilde borcumu ödemem. Takdir ve teşvik gördüğüm için çok mutluyum. Basit ve mütevazi ölçüler içinde yazmaya devam ediyorum.
Kitabın basılmasında benden fazla emeği geçen, başta Datça Belediye Başkanımız Gürsel Uçar olmak üzere , değerli Datça Belediyesi mensuplarına, Datça Güç Birliği grubuna, hele hele grubun yöneticisi Mutlu Gündoğan kardeşime, Datça Belediyesi Basın Sorumlusu Osman Akın,’a, Bu kitabın hazırlanmasında benden fazla katkısı olan ve insanlardan ümidi kesmişken beni tekrar insan içine çıkaran değerli kardeşim Gökçer Karaağaç’a ve tabii ki sevgili oğlum Okan Özalp’e sonsuz şükran, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Anılarımın devamı elbette gelecek. İnşaallah seneye yeni bir kitap yayınlamayı düşünüyoruz.
Sayın Yusuf Ziya Özalp, merakla beklenen ilk kitabınız ‘DATÇA KAZAN, BETÇE KEPÇE’ kitabı, büyük bir ilgi ile karşılandı. Seneye ikinci bir kitap müjdesi vermeniz beni çok mutlu etti. Size ailemle ilgili özel bir konuyuda sormak istiyorum. Rahmetli dayım (23 Nisan 1935 Balıkesir DağIlıcası- 24 Haziran 2017 Datça) Gazeteci yazar Yalçın Uysal arkadaşınızdı . Rahmetli dayımla nasıl tanıştığınızı anlatır mısınız?
YUSUF ZİYA ÖZALP: Rahmetli Gazeteci yazar dayınız Yalçın Uysal, ile gerçekten çok sıkı ve içten bir dostluğumuz oldu. Kendisini zamansız kaybetmek beni çok üzdü. Kendisi ile tanışmamız ilginçtir. 1998 li yılların ortalarında, sevgili değerli abim, Mehmet Akgüder’in (İsveçli Mehmet) Kristina adlı barında tek başıma demleniyorum. Datça da ilk defa gördüğüm pehlivan yapılı bir adam ikide bir bana bakıyor. Adam gerçekten pehlivanmış. Alkol pehlivan mı dinliyor? Alkolün verdiği cesaretle: ‘İkide bir bana ne bakıp duruyorsun birader?’ dedim. Yalçın ‘Senin fotoğrafını çekiyorum’ demesin mi?. Ben: ” Hani elinde fotoğraf makinen?’ deyince, Yalçın Uysal: ‘Ben fotoğrafı gözlerimle çekerim’ dedi. Kafa dengi bir abiye benziyor dedim, ondan sonra dost oluverdik. Kaynaşıverdik rahmetliyle.. ”
Bu kısa ve içten röportaj için Yusuf Ziya Özalp’a teşekkür ederiz.
Haber ve fotoğraflar: Esmeri Alev Ekebaş