Datça Detay sayfalarında bilgi verdiğim tarihi eserlerin pek çoğu yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan eserler, Çeşmeköy arazilerinde yer alan antik köprü de bunlardan biri. Kemer köprüsünün varlığını ilk kez George. E. Bean’in Karia isimli kitabını okurken öğrendim . Burada Knidos ile ilgili bilgileri verirken, Kumyer denilen bölgede antik bir yerleşim olduğundan bahseder ve tepede bir akropol ( kumyer kalesi ) bulunduğunu belirtir. Kitabında buradan söz ederken de ” Yeni kentin kuruluşundan sonra Tekir’e dek uzatılan yol Kumyer’in batısındaki dereyi güzel bir köprüyle geçiyordu . Antik yunan köprülerinin en güzellerinden olan bu köprü kemerlerinin üst kısımları dışında korunabildi. Üçgen ya da ikizkenar yamuk şeklindeki kemere her iki yanındaki uzun dayanaklarla yaklaşılır ” der .Yine kitapta bu antik yolun her iki tarafında kente yaklaşıldıkça gömütler olduğu belirtilir.
Kemer köprüsüne gitmek için Knidos yolu üzerinde Çeşme Köy’e hoşgeldiniz yazan levhanın yanından giriliyor, bu yol Çeşmeköy meydanına da çıkıyor. Yola girdikten 200 m sonra sola saparak toprak bir yoldan devam ediliyor, daha sonra 500 m kadar yürünüyor. Bu kısım arabalar için uygun değil.
Zeytin ve badem ağaçlarıyla kaplı araziler, köprüye yaklaşırken antik yolun izleri kendini gösteriyor.
Köprünün kemere doğru giden dayanak duvarları. Köprü dere yatağını büyük taşlarla örülmüş duvarlardan bir yolla geçiyor. Dört metre genişliğe varan bu yolun üzerinde yürümek nasip olmadı her tarafını pinar çalıları kaplamış. Aslında yapı temizlenip gözler önüne serilebilinir. Sanki gizlenmek ister gibi maki bitkilerin içinde kalmış. 50 m ye yakın bir uzunlukta devasa taşlarla örülmüş yol, o devirlerde bu yolun önemini ortaya koyuyor.
George E. Bean’in sözünü ettiği kemer kısmı, derenin karşı tarafındaki bölümü kalmış, üçgenimsi bir kemer, Knidos’un Tekir Burnuna taşındıktan sonra yapılmış bir eser.
Kemerli kısmın biraz ilerisindeki ekli kısım birbirinden uzaklaşmış, burada bir hareket olmuş, köprü için tehlike çanları.
Üçgen kemerin diğer taraftan görünüşü, bu kısımda yapıya bayağı zarar verilmiş. Hellenistik dönem eseri.
Muzaffer bey bu köprü üzerinde bizim de yıllardır bazı uğraşlarımız oldu. Güzel resimlemişsiniz – ellerinize sağlık. Bean’in Turkey beyond Meander yani Caria kitabında sözü edilen bu antik köprünün Bean ve Cook’un Atina British Arkeoloji Enstitüsü’nün 1949/50 lerde yayımlanan yıllıklarında “Cnidia” başlıklı uzun bir makaleleri vardır. Bunun ekinde bu köprünün uzaktan çekilmiş tek bir resmi vardır -oldukça siliktir. 2000’li yılların başında Yakaköy’lü 85’lik bir ihtiyar önümüze düştü – o zaman biz köprünün Çeymeköy’e daha yakın olduğunu bilmiyorduk. Keklik gibi seken yaşlı adama ayıp olmasın diye biz de dilimiz çıkana kadar yürümüştük.Sonra Çeşmeköy’den emekli harabe bekçisi (Cornelia Iris Love zamanından) Mesut -kendisini önceden tanıyorduk- önümüze düştü. Köprüye çabucak ulaştık.Ancak köylülerin Kemer Köprü dediği, kışın altından zayıf bir Kemerçay’ın geçtiğini söyledikleri bu antik köprü tamamen dikenler,otlar ve çalılıklar ile kaplıydı. Daha sonra Datça’dan iki amele tuttuk ve onları iki gün boyunca her tarafları kan içinde kalana kadar çalıştırıp köprünün her taraftan dialarını çektik. Prof.Christine Özgan bizden sonra oraya gelebilmiş; Mesut bize bildirdi. İlerideki günlerde de genç arkadaşların yardımı ile köprünün ve yaklaşma yollarının ölçülerini tesbit etmiştik. Şimdilerde her Knidos gezisinden sonra küçük ve kültürlü Datça gruplarını bu güzel köprüye yürüterek götürüyoruz. Bu köprüyü sitenize almanız cidden çok verimli olmuş…