İki gündür hava yağmurlu, bütün gece ara ara yağmaya devam etti, sabaha karşı da kuvvetlice yağdı. Yağmurlu havalarda uyumak güzel oluyor, bir de çatılara düşen sesini duyabiliyorsanız. Biraz geç kalktım yağmura güvenerek, nasıl olsa bugün hava hep böyle olur, evden dışarıya çıkmam diye düşünüyordum, sonra birden dışarıya baktığımda güneşli güzel bir hava olduğunu gördüm ve hemen arkadaşımı arayarak birlikte Emecik’e doğru yola çıktık. O tarafa gidişimin nedeni de anlatayım kısaca; televizyonu pek seyrettiğim olmuyor, ancak yemek zamanları, haberlere baktığım zamanlarda açıyorum. Dün televizyonu açtığımda bir dizide fotoğrafçı rolünde birisi vardı, yanında genç bir bayanla bir ormanın içerisinde yürüyorlardı, öyle güzel bir manzaraydı ki, orada olsaydım diye içimden geçirdim. Sonbaharın o müthiş renkleri her yere hakimdi ve o ulu ağaçlar, yerleri bir halı gibi kaplayan yapraklar…fotoğraf çekesim geldi. İşte bugün aklım hala o sahmedeydi, öyle bir yer bizim buralarda yoktu ama sonbaharın o renklerini belki Gavur deresinde bulurum dedim. Ve çoban çeşmesinin yanından derede yürümeye başladık ama görmeyi umduğum o sonbahar daha buralara gelmemişti, yine de doğanın ve yaşamın güzel renklerini görmek mümkün oldu.
Sabah yağmur dinince fotoğraf makinamı alıp bahçeye indim, yağmur damlaları yapraklarda dururken fotoğraf çekmek güzel oluyor. Her taraf tertemiz olmuştu, bitkilerin renkleri canlanmıştı birden.
Cingo da peşimden geliverdi hemen, benimle bahçede olmanın mutluluğunu asmanın gövdesini tırnaklıyarak belli etmeye çalışıyordu ama bu hareket benim hoşuma gitmeyen bir hareket, asmalara bayağı zarar veriyorlar.
Yağmurdan sonra renkler bir başka güzel oluyor, merhaba der gibiydi begonvil çiçekleri. Yaşamın rekleri aslında, umudun, mutluluğun, uzun bir zamandır suya hasret kalmış bitkilerin mutluluğu.
Bu yıl narlarda ürün bol, yeşillerin içinde sıcak renklerle hoş görüntüler oluşturuyorlar. Natürmort çalışmalarda ressamlar narları çokça kullanırdı. Şimdilerde ressamlar pek natürmort çalışmıyor gibi.
Cingo yağmurla bitkilerde kaybolan kokusunu sürtünerek tekrar bırakıyor, burası benim bölgem anlamını taşıyor bu kokular, artık yabancı bir kedi bu topraklara girerse kavga hazır.
Arkadaşımı alıp Kızlan arazilerinden Emecik tarafına doğru giderken yolda bir zamanlar yıllarca birlikte çalıştığım öğretmen arkadaşım Erdal İlhan’a rastladık. Yağmurun çevreye verdiği bazı zararları düzeltmek için elinde kürek çalışıyordu. Konuşurken arkada duran selvi ve bulutlar dikkatimi çekti, bagajdan makinamı alıp bu fotoğrafı çektim. Tabii patates tarlasına Erdal hocam hatırım için girdi, toprak yağmurla yumuşamıştır. Bu selvi türü göge yükselen ağaçlar yaşamın simgesi, fotoğrafta da her zaman güzel çıkarlar, manzarayı güzelleştirirler.
Ohh çok şükür :)Sonbahar geldi ve siz yine dağlarda ormanda yollardasınız.Özlemiştik hocam.Suyla akan yapraklar fotoğrafı çok başarılı olmuş.Teşekkür ediyorum bize azda olsa nefes aldırdığınız için.