Seferihisar Doğa Okulu ve SGP işbirliği ile yaşama geçirilen ” Datça ve Bozburun’da Birlikten Kuvvet Doğar” Projesi kapsamında Datçamıza gelen Doğa okulu elemanları ve projede yer alan paydaşlar ile iki gün geçirdim. Projenin amacı, Datça ve Bozburun Yarımadaları’nda yaşayan insanların iletişimini arttırmak, doğayı koruyan geleneksel üretim sistemlerinin ve arazi kullanımının devamlılığını sağlamaktı. 5 farklı köyden 14 yerel üretici, Datça ve Bozburun’da faaliyet gösteren 11 sivil toplum kuruluşu bir araya geldi. Buluşmaya Sındı Köyü, Kızlan Köyü, Hızırşah Köyü, Palamutbükü, Taşlıca Köyü’nden gelen üreticilerin yanında DAÇEV, SAD, Datça Yerel Tarih Derneği, Reşadiye Mahallesi Eğitime Destek ve Güzelleştirme Derneği, Akdeniz Yeşilleri Derneği, Akdeniz Koruma Derneği, Doğa Kültür ve Yaşam Derneği, Doğa Araştırmaları Derneği, Doğa Koruma Merkezi ve Doğa Derneği katıldı.
7 – 8 Mart tarihlerinde Datça’da yapılan bu etkinliklere katılarak, onlarla birlikte gezdim, üreticilerle, Doğa okulunda gönüllü çalışan arkadaşlarla konuştum, sunumları izledim, bilgi dağarcığımıza yeni bilgiler eklendi. Bu arada bazı bilgilerimiz ters yüz oldu diyebilirim. Gencecik arkadaşlarımızın kariyerlerini bırakıp doğa ile iç içe, geleneksel, sağlıklı yöntemleri yaymak için nasıl çalıştıklarını gördüm. Bu iki günlük etkinlik Sındı köyünden başlayarak, Kızlan, Reşadiye ve son olarak Hızırşah’ta son buldu. Geleneksel tarım, doğa ve arılarla ilgili bilmediğimiz veya anlatılanlardan farklı bildiğimiz bilgilerin doğayı seven, doğayla barışık yaşamanın önemine inanan kişileri ilgilendireceğini düşünüyorum. Bu sayfamda ilk günkü izlenimlerim, bu arkadaşlarla konuşmalarım, sunumlar yer alıyor. Doğanın ve geleneksel yöntemlerin, tatların, anlayışların hızla yok olmakta olduğu çağımızda küçücük bir yer tutsa da bu çalışmalar ve buna gönül vermiş insanlar oldukça anlamlı bir mesaj vermekte.
Sabah Datça’dan hareket ederek Sındı köyüne geldik, girişten itibaren bizleri güleryüzlü insanlar karşıladı.
Datça’da baharın en güzel zamanları, bademler yeşillendi, çağlalar dallarda kendini gösterdi. Çimenler, çiçekler, geldiğimiz Sındı’da da bu manzaralar vardı. Muhtar Yasin Özen’e ait, yeşillikler içindeki evine geldik. Burada sıcak bir şekilde karşılandık, masalar kurabiye ve poğaçalarla donanmıştı.
Taşlıca’dan gelen balıkçı arkadaşımızın hemen Nurlu bademleri dikkatini çekti. Kendilerine yıllar önce bu fidanlar dağıtılmış ama kıymetini bilmemişler, nurlu ağaçlarını görünce üzüldü. Ziyaretçilerin bir kısmı bahçeyi gezerken bir kısmı eve girmişlerdi.
İki günlük gezi boyunca Muhtar Yasin Özen ve Sındılı üretici İbrahim Ohan bizlerle olarak, bilgilerini paylaştılar. İbrahim bey Buğday derneği üyesiymiş, anladığım kadarıyla organik tarım üzerine de bayağı çalışmış, araştırmış birisi. Doğayla uyumlu bir şekilde çalışan insanları yüzlerinden tanırsınız, gülen gözler, alçak gönüllü, paylaşımcı insanlar. Bu iki gün boyunca pek çok şey konuşuldu. Bunlardan biri de büyük kentlerden Datça’ya gelip yerleşenler veya burada evler yaparak bir zamanlarını geçirenler. Gelenlerin bazıları, büyük kentlerin anlayışı ile buraya geliyorlar, o kentleri buraya taşıyorlar, bilerek veya bilmeyerek. Özellikle son zamanlarda buraya uyum göstererek, buradaki insanlarla mutlu yaşamak, birlikte birşeyler paylaşmak için gelenler çok değil, bunu uygulamalarından, tavırlarından görüyoruz. Muhtar Yasin Özen madem tel örgüler arasında yaşayacaksanız burada işiniz ne, gidin şehirde yaşayın, kapını açık bırak kimse gelip te bakmaz bile. ” derken benzer düşünceleri söylüyordu.
İbrahim Ohan ve Yasin Özen misafirlere Sındı ile ilgili bilgiler verdiler. Şimdi mahalle statüsüne geçen, denizden 350 m yükseklikte, dağlarla çevrili bir doğada yer alan Sındı’da 150 hane ve 486 dolayında bir nüsfusun olduğunu öğreniyoruz. Turizmle birlikte okuma oranının düştüğü, üniversitede okuyan fazla kişinin olmadığı, okuyan kişilerin genelde iki senelik okullara gittiği de verilen bilgiler arasında. Okuma oranının düşük olmasında ekonomik sıkıntıların da etkisiyle gençlerin ilk fırsatta turizm alanında çalışmaya başlaması gösteriliyor. Otellerde ve teknelerde çalışan birçok Sındılı genç varmış.
Muhtarın evinden Sındı Tarımsal Kalkınma Kooperatifi satış binasına geçiyoruz, yolumuz üzerinde kahvede oturan birkaç kişi var, selamlaşıyoruz. Kahve kapalı, kahveci bir yere gitmiş. Kooperatif binası gezildikten sonra Kırma makinasının başına geldik burada Muhtar makina ve kooperatif ile ilgili bilgiler verdi. Badem kırma makinası Balıkesir’den alınmış, ayarları da oradaki bademe göreymiş. Buranın bademi daha iri olduğu için % 10 oranında bir kayıp oluyormuş, bunun daha aşağılara çekilebilmesi için makinanın buradaki bademe göre ayarlanması gerekiyor, gelecekte bu konunun halledilmesi düşünülüyor.
Eskiden 10 gün süren bir kırma olayı bugün bu makina ile iki günde oluyormuş. muhtar ” şimdi ters oldu kabuğun içinden bademi değil, bademin içinden kabuğu ayıklıyoruz. ” dedi. Burada imece usulü komşular da yardım ediyormuş. İbrahim bey bu kırma olayında yaşanan zaiyatla ilgili olarak bilgi almak için makinanın üretildiği fabrikaya gitmiş.
Arkadaşlardan birisi tadında bir değişiklik oluyor mu diye sordu, olmuyor dediler. Kırma sırasında parçalanan badem içleri badem şekeri olarak değerlendiriliyormuş, kooperatifin bir zararı olmuyor ama bu üreticiye zarar olarak yansıyor. Kooperatifin kurucusu ve yıllardır özveriyle başkanlığını yapan Ömer Ohan Muğlaya gitmiş, o olsaydı daha çok bilgi verirdi. Muhtar ” Datça’nın en küçük ve fakir köyüyüz. Kooperatiften sonra özellikle turizm mevsiminde köye gelen giden çoğaldı. Bahar döneminde turlar başlar, çoğu bizim köyümüze uğrar, birşey almasalar bile kahvede oturup çay, kahve içerler. ” dedi. Yasin Özen sorunlardan söz ederken en başta kayıt dışı satış yapanların kendilerini zor durumda bıraktığını belirtti. ” Biz her türlü vergi de dahil yükümlülüğümüzü yerine getiriyoruz, onlarla rekabet şansı azalıyor, biz de bunu kaliteyle aşmaya çalışıyoruz. Burada Sındı köyünde üretilen ürünler satılıyor, kendi ürünümüz olmayan hiç bir şeyi satmıyoruz. ”
Bu yörede üretilen ürünler organik olmasına karşın, sertifika sorunu nedeniyle bunu ürünlerinde belirtemiyorlar. Bu iş oldukça maliyetli olduğu için Işık Tarım adında bir şirketle çalışıyorlarmış. Onlar gelip her türlü denetimlerini yapıyorlarmış, ihtiyaç varsa mal da alıyorlarmış.