2018 Menderes Yolu Yürüyüşümüzün 3. ve son gününde yine erkenden kalkıp malzemelerimizi, çadırımızı topladık. Çal Çakırlar tepelerinde gece diğer günlerden farklıydı, yayla havasında üzerimde fazla giysi olmadan güzel bir uyku çektim. Dolayısıyle 14 km lik etkinliğin en sert parkuruna hazırdım. Yürüyüşü düzenleyen Mendosk Kulübü Başkanı Ali Yollu sabah saatlerinde herkesi uyararak bugünkü rotanın diğer günlerden daha zorlu olduğunu, katılacakların buna göre hareket etmesini söyledi. Bu açıklamadan sonra 3. gün yürüyüşüne katılmaktan vazgeçenler oldu. Yine de son gün Denizli’den gelen yürüyüş gruplarıyla en kalabalık yürüyüşümüzü yapmış olduk.
Kamp alanından ayrılırken şunu özellikle belirtmek istiyorum, 250 kişinin konakladığı kamp yerleri terkedildikten sonra alanlar tertemiz bir şekilde bırakıldı. Yürüyüş esnasında da buna dikkat edildi, bunda katılımcılar kadar organizasyon komitesinin duyarlılığı da önemliydi.
Etkinliğe kendi arabalarıyla gelenlerin malzemeleri traktöre konulurken diğer kişilerin kamp malzemeleri kamyona yüklendi. Malzemelerimizi yükler yüklemez arkadaşımla Çal Çakırlar’a bakan yamaca doğru yürüyerek fotoğraf çektik. Meşe ağacının arkasından Çal Çakırlar yerleşimi çok hoş görünüyordu. Resim yaptığım zamanlar olsa bu görüntüyü hemen tuvale dökerdim diye düşündüm.
Ben fotoğraf çekerken ekrem arkadaşım sırtını bu güzel ağaca yaslayarak huzurun ülkesinde dinlenmekteydi. Ağacın dallarında öten bülbülleri görmek için bakındım ama göremedim. Ara vermeden nağmelerini sürdürdüler. Bülbül diyorum onları tanıyorum, evimizi ilk yaptığımızda çevremizde bakir bir doğa vardı, bu mevsimlerde her yıl bir bülbül ailesi hemen 5-10 m ilerimizdeki pinar çalısına yuvasını yapardı. Durmadan öterler, özellikle gece Reşadiye’ye uzanan zeytin ve badem ağaçlarıyla kaplı vadide onlarca bülbülün ötüşüne sahit olmuşumdur. Şimdi o alanlar betona boğuldu, ağaçlar da bir bir yok oldu.
Doğal ve kültürel güzellikleri yan yana göreceğimiz Apollon Lairbenos tapınağına doğru yola çıktık. Tek sıra halinde yürüyen yürüyüşçülerin yamaçlardan inişinde hoş görüntüler ortaya çıkıyor, fotoğraf çekme meraklıları manzarayı daha iyi görüntülemek için tepelere çıkıyorlar. Önümüzde Çal Çakırlar köyü (mahalle ) var.
Biz inerken koyunların çan sesleri ilahi bir müzik gibi bülbül seslerine karışıyordu. Her bir yamaçta bir sürü vardı, düzlüklere doğru otlayarak gidiyorlardı. Bir göletin yanından geçtik buralarda böyle göletlere sık rastlanılıyor, köylerin içinde de var.
Köye bakan yamaçta bu şekilde onlarca üstü açık sarnıç var, bazılarında sular duruyordu, birlikte yürüdüğüm Atakan Erenler bu bölgenin insanı bunlara Algan denildiğini söyledi. Bazılarının üzerinde adını bilmediğim çiçekli su bitkileri vardı. Taş duvarlı çukurlar çeşitli büyüklüklerdeydi, sanırım sahiplidir, sormayı unutmuşum, herkesin kendine göre bir sarnıcı olabilir.
Tekmili birden, her yönü ile harika bir yazı. Okurken anı yaşatan cinsten. Fotoğraflar da cabası. Yüreğine, kalemine sağlık Muzaffer Hocam. İyi ki varsın. İyi ki tanıştık. İyi ki Abimsin. Görüşmek üzere sağlıcakla kal Muzaffer Abeyyy…
Çok teşekkürler Sadık bey güzel yorumlarınız beni mutlu etti, sizler de iyi ki varsınız yaşamımıza renk kattınız.