22 Ocak pazar günü arkadaşlarım Ekrem İpek ve Bünyamin Sönmez ile Yazı Belenköy’den yürüyüşe başladık, bir daire çizerek Akdeniz tarafında Kütük burnu, Madan Adası, Kargıcak, Mağrin’den Belenköy yoluna saparak başladığımız noktaya geldik. Yürüyüşümüzde Bünyamin Sönmez arkadaşımız bize rehberlik etti, onun çocukluk anılarının olduğu arazilerde yürüdük, denizden gördüğüm bu yerleri bir de yürüyerek görmüş oldum. Duygulu anlar yaşadığımız bir yürüyüş oldu, doğa içinde büyüyen insanların çocukluk ve gençlik yıllarını, o yılların geçtiği yerleri nasıl özlediklerini bir kez daha görmüş oldum.
Bünyamin Sönmez facebook’tan beni takip eden bir arkadaşım, Yazıköy’den, Fethiye’de turizm sektörü içinde çalışıyor, pek çok Datçalı gibi büyüdüğü toprakları çok özleyen, bir gün tekrar bu topraklarda toprakla uğraşmak hayalini kuran kişilerden. Sayfalarımı takip ederken zaman zaman yorumlar yazar, düşüncelerini, bilgilerini paylaşırdı. Tarlasındaki ağaçları budamak için köyüne gelmiş, hocam sizinle yürümek istiyorum diye mesaj atınca, pazar günü yürüyeceğiz sen de gel dedim. Nereyi yürüyeceğiz konusu bizim için esnek bir konu, yeni bilgiler edineceğimiz, fotoğraflar çekebileceğimiz her yer ilgimizi çekiyor. Ayak bastığımız yerlerdeki yaşam izleri beni geçmiş günlere götürüyor, zorluklarla ama o kadar da barışçıl, doğa ile iç içe geçen bu yıllar beni heyacanlandırıyor.
Sabah erken saatlerde Yazıköy’e bağlı Belenköy’de arkadaşımızla buluştuk. Yürüyüşe başladığımız andan itibaren birçok kişiyle selamlaştık, konuştuk. Karşılaştığımız kişilerden biri Knidos’ta sıkça gördüğüm Metin Kaptandı. Belenköy’den başlayarak Bünyamin arkadaş geçtiğimiz her yerde anıları olan yerlerle ilgili bilgi verdi.
Yaşadığı yeri, sokalarını, evlerini böylesine seven bir kişiyle yanyana yürümek bizi de heyacanlandırdı. Her köşede onun unutamadığı, çocukluğunun bir parçası olan bir şeyler vardı. Belenköy’de eski dokunun biraz da olsa kaldığı sokaklardan yürüyoruz. Bu yerlerde mimari açıdan güzel fotoğraflar çekmek mümkün olmuyor, ancak yollarda gördüğümüz kişilerle sokaklar biraz daha anlam kazanıyor.
Fethi Kırlı’nın evinin önünden geçerken içeriye baktık, oralarda olsaydı selam verecektik, Kalamış su değirmenine ilk onunla gitmiştim. İlerleyen yaşına rağmen giyimiyle, yaptıklarıyla çevresinin örnek aldığı bir kişi.
Bünyamin bizi eski yapıların olduğu yerlere sokuyor, burada yaşayanlarla ilgili bilgi veriyor. Burada Tahtakıran amca yaşardı diyor, yeni kaybettik. Eski taş yapılar bizleri heyacanlandırıyor ama bakımsız kalmışlar. Bir zaman sonra yerlerinde belki de başka yapılar olacak.
Bünyamin’in dedesinin yaşadığı eve geliyoruz, şimdi harap halde, dört ev yanyana. Bunu zaman zaman yazmışımdır Datça’nın geleneksel ev tipi tek dam denilen ocaklı evler. Zaman içinde çocuklar büyüyüp evlendikçe bitişik olarak yeni eklemeler yapmışlar, burada da böyle.
Bu tip evlere kule ev diyorlarmış. Bünyamin yapı ile ilgili açıklamalar yaparak şurası yüklük, şurası hamam gibisinden evin içindeki kısımları gösteriyor. Daha önce de sayfalarımda geniş bir biçimde açıkladığım gibi bu evler toprak damlı, hanay denilen bir giriş kısmı var. Dar kısmında bir baca ve iki tarafında pencere bulunuyor, bu pencereler yan duvarların iki tarafında da oluyor, bazı yerlerde yanlardaki pencerelerin birinin veya ikisinin sonradan kapatılmış olduğunu gördüm. Bir de gördüğüm kadarıyla çoğunlukla bacalı kısım Batıya veya güney batıya bakıyor, bu kısımda güneş ışığı uzun süre kalır. Datça gibi bir yerde evin güneş görmesi önemli. Kule evlerin altı ambar olarak kullanılıyor, yağlar buralarda depolanırmış. Dedesi yaşlandığında su basmanı alçak diğer bir yapıda yaşamış.
Sağ alt fotoğrafta görülen kaya Bünyamin ve arkadaşları için oldukça önemliymiş. Köyün hemen çıkışında, Bünyamin arkadaş kayayı göstererek ” Burası Karataş köyün meşhur yeriydi, oyunlar oynadığımız yerdi, okuldan çıktık mı hadi Karataş’a gidelim derdik.” Neler yapardınız deyince oyunlar oynardık, kayardık diyor.
Yürüyüş için ayağınıza sağlık Muzaffer Hocam ve Ekrem arkadaşım. Çekimler ve güzel gezi öyküsü için elinize, kaleminize sağlık.
Efe’nin Ahmet derlerdi dedeme, bu taşev Dedemin kardeşim Korkmaz ile ikimize yadigarı idi.
OHH hayat size güzel. korkmaz kiralarda uğraşsın dursun tabi.
Merhaba arkadaşlar!!
Ben almanyadan devamlı Muzaffer hocanın
Trip, yürüyüşlerini takip ediyorum!
Ben maalesef Datça li değilim ama, o kadarda hastasıyım, anlatmama gerek yok, herşey meydanda!
Bir şey sormak istiyorum ben!
Gittiğiniz koy, madan Adası ne tarafa düşüyor?
Google maps’te bir türlü bulamadım!
Bana lütfen iza edermiş iz!
Şimdiden çok sağolun!
Aslında yürüyüş yazımda belli oluyor, Akdeniz tarafında Palamutbükü’nü denizden geçtikten sonra bir kaç koy var, Kargıcak’tan sonra. Biz ters taraftan gittik.