Prof.Dr. Numan Tuna, 1948 İzmir doğumlu, 1971 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldu. 1978 Yılında Ege Üniversitesinde akademik çalışmalarına başlayarak ” Antik Mekan Organizasyonu: Knidos Örneği ” başlıklı doktora tezi ile 1984 yılında doktor ünvanını aldı. 1980 li yıllardan sonra çalışmaları kentsel arkeoloji, yerleşim arkeolojisi alanlarında yoğunlaştı. Kentsel arkeoloji, Anadolu’da klasik Hellenistik Dönem kentleşmesi, arkeolojik kültür mirası üzerine çalışmaları bulunmakta. 1992 yılında ODTÜ’de Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nde Doçent, 2001 yılında ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ” Kent Arkeolojisi ” konulu çalışmasıyla Profesör ünvanını aldı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim üyesi iken emekli olan Prof. Dr. Numan Tuna Kültür Bakanlığına bağlı olarak Burgaz Kazılarındaki çalışmalarını devam ettiriyor. İnternette ODTÜ / Burgaz – Eski Knidos Arkeolojik Araştirma Projesi başlığıyla yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi ve fotoğraflar paylaşılmakta.
1993 yılından bu yana Burgaz kazılarını Kültür Bakanlığı adına yöneten Prof.Dr. Numan Tuna ” Burgaz İlk Knidos ” sayfamda da belirttiğim gibi Burgaz’daki kazı çalışmaları sonucunda elde edilen veriler ışığında Knidos’un ilk olarak Burgaz’da kurulduğunu daha sonra ticari nedenlerle M.Ö 4. yy ortalarında Yarımada’nın ucundaki Tekir burnuna taşındığı tezini kamuoyu ile paylaştı . “Knidos Teritoryumu’nda Arkeolojik Araştırmalar ” isimli kitabında ve ” Burgaz – Eski Knidos Arkeolojik Araştirma Projesi ” başlıklı çalışmada bu konulara geniş bir biçimde değiniyor. Kitabında belirttiğine göre bu tezi kuvvetlediren etkenlerden biri Tekir’de yapılan kazılarda 4. yy öncsine ait yerleşimin varlığını ortaya koyan önemli arkeolojik kanıtlar ele geçirilmemiştir. Numan Tuna kitabında doğal bir koy yapısına sahip Tekir’de ticari gemilerin uygun hava koşullarını beklediği bir yer olarak eski çağlardan beri küçük bir yerleşimin bulunabileceğini söyleyebiliriz diyor.
Tabii bunun karşısında olan tezler de var, bu tezlere göre Knidos hep Tekir burnundaydı, Burgaz Knidos’u besleyen tarım ve bazı işliklerin bulunduğu bir yerdi. Bu karşı tezlere dayanak olarak; Burgaz’da doğru, dürüst bir antik yapı olmadığı, çok önemli bir buluntunun ortaya çıkarılamadığı, bu taşınmadan antik çağ kaynaklarında hiç sözü edilmemesinin garipsendiğinden söz edilmekte. Sözü edilen limanların sığ olduğu, büyük gemilerin yanaşmasının mümkün olmadığı gibi sebeplerle İlk Knidos tezine karşı çıkıyorlar. Bilimsel olarak bakıldığında farklı tezler, düşünceler hep olacaktır, burada bu tezlerin maddi kanıtlarla desteklenmesi önemli bana göre. Knidos daha tam anlamıyla kazılmış bir kent değil, Yarımada’nın tümüne yayılmış bir yerleşim var, zaman içinde ne gibi buluntular olacak, ne gibi tezler ortaya çıkacak bilemiyorum, belki de küçük bir buluntu birçok şeyi değiştirebilecek.
Burgaz ören yerinde 2015 kazıları temmuz başından bu yana devam etmekte, çalışmalar Ağustos sonuna kadar sürecek. Kazı ekibinde, ortaya çıkarılan mimari yapıları inceliyenler, kazanlar, işçiler var. Ortaya çıkarılan mimari yapıların rölöveleri hazırlanıyor. Eski Datça’daki Kazıevi’nde de çalışmalar yoğun bir şekilde sürüyor. Seramik uzmanları çalışıyor, kazılardan çıkarılan parçalar temizlenerek, eser niteliğinde olanların konservasyon çalışması yapılıyor. Parçalar kayıt altına alınıyor, incelenip kodlanıyor. Su altından çıkanların ayrı bir konservasyonu yapılıyor. Sualtı ekibi yöntemleri, metodu ayrı olarak çalışıyor, buluntular analiz ediliyor. Müzeye verilecek olanlar müzeye veriliyor. Fotoğraf çekimlerini Numan Tuna yapıyor.
Numan Tuna ile ne zamandır konuşmak istiyordum, Burgaz ören yeri ile ilgili aklıma takılan bazı sorular vardı. Burgaz’da yıllardır süren kazı çalışmalarına rahmen hala halkın gezebildiği bir konuma gelmemesi kafama takılan konulardan, bunların cevabını almak istiyordum. 2009 yılında Prof. Dr. Numan Tuna’nın rehberlik ettiği Burgaz’daki kazılar ile ilgili bilgilendirme gezisinde şarap işliğinin ayağa kaldırılacağı konuşulmuştu, ama sonraki yıllarda hiç bir gelişme olmadı, kazılan ortaya çıkarılan mimari yapılar, elemanlar otların arasında kayboldular. Tabii bu Burgaz İlk Knidos konusundaki karşı tezler de soracağım konular arasına giriverdi. Numan Hocam ile Eski Datça’daki kazı evinde buluştum, zamanı kısıtlı olduğu için sormak istediğim soruların bazılarını sorabildim, yine de bu yoğun çalışma içinde bana zaman ayırdıkları için kendilerine teşekkür ediyorum.
Kent ve Yerleşim arkeolojisi konusunda uzman olan Numan Tuna’ya ilk olarak Kent ve Yerleşim arkeolojisinin ne anlama geldiğini sordum. Uzun, ayrıntılı bir açıklaması oldu, benim anladığım kadarıyla özet olarak verirsem;
” Günümüzde kentlerin birçoğunun altında arkeolojik katmanlar bulunmakta. Yani arkeolojik kalıntıların üstünde, çevresinde modern yerleşimler var, insanlar yaşıyor. Bu gibi yerlerde bir ören yerini kazar gibi kazı yapamazsınız. Mesela büyük bir kentin altında bir höyük var, üzerinde de modern bir yerleşim bulunmakta, tarihi bir doku, camiler, anıtlar bulunmakta. Burada normal bir kazı yapmak yerine kurtarma kazısı yapabiliyorsunuz, arkeolojik katmanların üstündeki dokuları da hesaba katmak gerekiyor..
Yerleşim Arkeolojisinde de eski bir ören yerini kazarken yerleşimin bütününü, tüm kenti düşünüyorsunuz. Tüm kentin ekonomik, sosyal yapısını belli bir coğrafya içinde düşünerek bölgesi, yakın çevresi ile birlikte ele alarak yapılan bir arkeolojik çalışma. Bu yönleriyle bir ören yerini kazmaktan farklı oluyor. ”
Numan Tuna’ya ” İlk Knidos ” tezine karşı çıkan fikirlerin olduğunu, karşı tezlerde Knidos’un çok önceden beri Yarımada’nın burnunda yer aldığının belirtildiğini söyleyerek bu konulardaki düşüncelerini sordum. Bu tezi ileri sürenler Burgaz’daki yerleşkenin şarap – zeytinyağı üreten bir yerleşkeden ileri gidemiyeceğini, Burgaz’da agora, tiyatro gibi büyük yapıların olmayışından söz ediyorlar dedim.
Numan Hoca, Somut, bilimsel araştırmalara göre çalışmalarını yayınladığını, ciddi yayınlarda bu verilerin referans olarak alındığını, haritalara konduğunu söyleyerek. ” Tiyatro, Agora gibi büyük mimari eserler Hellenistik dönemle birlikte görülüyor , bu gibi eserler 4. yy sonuna kadar Batı Anadoludaki uygarlıklarda bile yok. Dorlar yaşarken klasik ve arkaik dönemde, İsa’dan önce 4. yy ortasından önce kentlerde tiyatrolar, agoralar yok, zayıf kent yapıları var. Büyük kentsel oluşumlar daha sonra görülüyor. Elimizde veriler de çok yok, Klasik dönemde Sparta ve Atina’da görülen kentsel oluşumlar buralarda görünmüyor. Tapınaklar var ama şehrin içinde değil, kırsal alanda. Burada ne var; bizim kent dokusu içinde bir tapınak, altar ve kamu yapısı var. Erken agora, küçük bir meydan, limanda klasik döneme ait yapı var, üzerine roma yapıları yapılmış. Bir erken klasik bir de geç arkaik dönem yapılar var. Limanın hemen dibinde kamu yapılarının üzerine işlikler yapılmış, bozulmuş. M.Ö 4. yy dan sonra bir patlama oluyor, erken Hellenistik dönemle birlikte agoralar falan yapılıyor. Knidoslular kendi bağımsız ticaret hayatları başlayınca kenti taşıyorlar. ” dedi. Kitabında Numan Tuna, bölgedeki transit deniz ulaşımının kontrol altına alınmak istenmesinin , doğal limanlara sahip Tekir Burnuna taşınmada etkili olduğunu belirtiyor.
Burgaz’da belirtilen dört limanın sığ olduğu, buralara ancak küçük boyutlu teknelerin yanaşabileceği konusuna gelince Numan Tuna ” Liman arkeologları çalışıyorlar, sondaj yapılıyor. Merkezi Bozburun olan Amerikalı sualtı araştırma ekibi, onların buldukları ile bizim sonuçlar örtüştü. ” dedi.
Numan Hoca, konuşmamızda ” Datça’da kazılara, kültürel mirasa destek yok, sevmiyorlar. Engel olarak görüyorlar, sit alanı falan gibi. Halbuki altın yumurtlayan tavuğu öldürmek gibi bir şey. Her yerde inşaat izni verdiğinizde Datça’nın Datçalılığı gider, dengeyi bozarsınız. İnsanların gözünü hırs bürümüş, insanlığın sonu da ondan olacak, Datçamızın sonunu da bu hırs getirecek. Görmüyorlar, bir zaman önce Erdek, Kuşadası, Bodrum nasıldı. Oralarda plaj kalmadı, ormanlar yok edilecek, yanacak. Sonunda başka şeylere dönüşecek, yerli halkın da elinde bir şey kalmayacak. İnsanlar bunu göremiyorsa ne diyeyim. ” dedi.
Müze konusunda da” Datça müzeyi haketmiyor, haketmek için elini taşı altına koyacaksın. Bir destek, yardım yok, kendi yağımızla kavruluyoruz, bundan sonra da kimseden bir şey beklemeden Kültür Bakanlığı adına bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” derken de kırgınlığı belli oluyordu. Bilgilendirme tabelasına bile manzarayı bozuyor diye karşı çıkanlar olmuş, yeri konusunda zorluklar yaşamışlar.
Numan Hoca’ya Burgaz’ın gezilebilen bir ören yeri olması konusunu açtığımda bu konuda yaptığı planları gerekli yerlere sunduğunu ama bir cevap alamadığını söyledi. Hazırladığı çalışmanın fazla bir maddi kaynak istemediği de belirtti.
Maalesef Datçamızda durum böyle, doğal, tarihi birçok zenginliği değerlendiremiyoruz. Zaman zaman sayfalarımda yok olmakta olan tarihi eserleri konu ediniyorum. Datça’ya gelen turistler, denizde yüzmek, güneşlenmek kadar kültürel, doğal, tarihi yerleri de görmek istiyorlar. Datça merkezine 2 km uzaklıkta bir ören yeri var, çeşitli yerlerde ondan söz ediliyor ama gidip gezmek imkanı yok. Ortaya çıkarılan mimari öğeler öylece kalıyor, kışın yağmur sularının oluşturduğu göletin altında, sonra da otların arasında kaybolup gidiyor. Toprak üstüne çıkardığınız eserleri koruyamazsanız hızla yok olmalarını engelleyemezsiniz, gördüğüm kadarıyla bu konuyu pek dert eden yok.
Merak ettigim bir konuydu, aydınlattiginiz için tesekkurler, ne yazık ki burasida evlerin arasinda kaynayip gidecek.Datca’ya her yil gidiyoruz, mutlaka kazi yerini gormeye gidiyorum, yalniz bu yil goremedim.Ellerinize yüreğinize sağlık. Müze icin bir kampanya açılsa yararı olur mu dersiniz?Kolay gelsin, başarılar..
Evimin önünde olmasından dolayı yıllardır neredeyse yerinde saydığını her gün görmek ve çok büyük bir kültürel miras olduğunu öngördüğüm halde olamamasını izlemek beni üzüyor. Bu konuda ne yapabiliriz Numan Bey?