Maviler, yeşiller, sarılar birarada.
Doğudaki koylardan sonra Balıkaşıran’ın batı tarafındaki koylarını görmek için yürüyoruz. Buradan daha önce geçmiştim, biri arkadaşlarımla Balıkaşıran- Çakal hattında yürüdüğümüzdeydi. İlk koyda denizin içinde antik döneme ait , harçla örülmüş duvar kalıntıları var.
Bugün Balıkaşıran’ın bu tarafına gelmeye niyetim yoktu, biraz önce gezdiğimiz koylardan sonra yarımadanın Akdeniz tarafında yürümek istiyordum ama karşı koyları gezerken bir yapı kalıntısı gördüm. Daha önce yürüdüğümüzde görememiştim, karşı tepelerden görünüyor.
Bu koylar antik dönemde de doğal bir liman olarak önemli yerlerdi.
Balıkçı arkadaşla burada karşılaşmak bizi şaşırttı, onu gerilerde bıraktığımızı sanıyorduk, suların içinden bizden önce buralara gelmiş.
Çalılık bir araziden tırmanarak yapının yanına geldik, Datça’da gördüğüm birçok eski yapıda olduğu gibi çamur harcıyla örülmüş daha sonra duvarlar kireç harcıyla sıvanmış.
Sıvanan harç, horasan toprağı ile kireç karıştırılarak yapılmış, dokununca ufalanıyor. Oysa antik harçlar beton gibi sağlam oluyor, yıllar onu daha da güçlü yapıyor.
muzaffer bey, zevk ve ilgi ile izliyorum gönderilerinizi..sağolunuz…
Datça anlatılmaz yaşanır derler. Ne kadar doğru söylenmiş bir söz. Büyük bir zevk ve istekle yayınlarınızı izlemekteyim. Başarılarınız daim olsun.