18 Ocak Pazar Günü arkadaşım Ekrem İpek ile Cumalı dağlarında yürüdük, bu dağlar aslında Datça’nın en yüksek dağı olan Kocadağ’ın devamı ( haritada Bozdağ ), Sındı, Yaka derken Cumalı arazilerinde son buluyor. Yabanıl bir doğa, çam ve sandal ağaçlarından oluşan ormanlar dağlar boyunca uzanıyor ve bir duvar gibi kuzeyden gelen kuvvetli rügarlara karşı yöredeki yerleşimleri koruyor, ovalarda ılıman bir iklim görülüyor. Bugün tırmandığımız dağlar yörede Kocadağ diye biliniyor.
Hava çok güzeldi, Nisan ayında görebileceğimiz güneşli, ılık bir hava vardı, yükseklere çıktıkça hafif esen rüzgarın serinliğinde yürüdük. Uzun bir zaman sık ormanların içinden yürümemiz gerekti, zirvelerde biribirinden güzel manzaraları izledik, fotoğraflar çektik.
Cumalı köyünün içinden geçerek Murdala – Mersincik tarafına giden yoldan 1 km kadar gittikten sonra, arabamızı yol kenarına park ettik ve Dağdibi denen mevkiden yürüyüşümüze başladık. Bu bölgede araziler badem ve zeytin ağaçlarıyla kaplı. Bu ağaçlar bu iklime ve susuz bir yaza dayanan ağaçlar. Gözümüze kestirdiğimiz ilk tepeye tırmanmaya başladık. Çoğu kez olduğu gibi yürüyeceğimiz yerle ilgili kimseden bir bilgi almadık, doğanın bize sunduğu bir biçimde, sezgilerimizle, tecrübemizle yürüyeceğiz. Karşılaşacaklarımızla ilgili bir bilgimiz yok, bu yürüyüşümüze heyacan katan bir unsur.
Yukarılara doğru çıktıkça Değirmenbükü taraflarında deniz görünmeye başladı. Girinti ve çıkıntılarla uzayıp giden bir yarımada, dağlar, tepeler.
Yakınlaştırılmış fotoğrafta en ileride İskandil Burnu görülüyor.
Tırmandığımız dağın sol tarafında derin bir vadi vardı, karşımızda dik kayalık yerler, vadi ve karşımızdaki yamaçlar sandal ormanlarıyla kaplı.
Bu kısımlar makilik, sandalların arasında maki şeklinde zeytin ağaçları da var.
Güney tarafımızda Cumalı, Yazı köyleri ve arazileri görülüyor, ilk başlarda bu kesimlerden fotoğraf çekmek mümkün olmuyor, güneş ışığı nedeniyle.
HARİKA BİR DOĞA… İNŞALLAH SİZİNLE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ YAPMAK BANA DA NASİP OLUR..