14 Aralık pazar günü arkadaşım Ekrem ipek ile Aktur dağlarında yürüdük, oldukça ılık bir bahar havası vardı, hatta bir ara arkadaşıma bizi bugün zorlarsa sıcak hava zorlar dedim. Dağların korunaklı kısımlarında hava daha sıcak oluyor. Bu sezon da geçen yıl olduğu gibi dağlardaki yürüyüşlerimize devam ediyoruz, yürüyeceğimiz yerleri ve yürüyüşümüzün başlangıç noktasını seçerken en iyi nasıl fotoğraf çekeriz gibi bir kaygımız da oluyor. İnsanların doğaya çıktıklarında veya yürüdükleerinde beklentileri farklı oluyor doğal olarak, bizimki yeni yerler keşfetmek, doğanın gizemli noktalarına gitmek, oradaki ıssızlığı yaşamak ve görüntülemek gibi şeyler.
Arabamızı Aktur virajlarının başında park ettik, malzemelerimizi alarak yürüyüşümüze başladık. Önceden tam burası denecek bir noktamız olmuyor o anda gözümüze kestirdiğimiz bir noktadan başlıyoruz. O gün de karşımızdaki kızıl kayaların olduğu tepeye ulaşmaktı ilk hedefimiz, ondan sonrası doğaçlama gelişecekti. Tabii bu noktanın seçilmesinde Aktur koylarını görüntülemek te vardı.
Fotoğrafta görülen ortadaki sivri tepeye gideceğiz, önümüzde derin bir vadi var, vadinin başlangıcında da Aktur Çağlayanı, bugün aslında planımda oraya uğramak yoktu ama yolumuzun hemen üzerinde olması ve şimdiye dek duymadığım şekilde güçlü bir su sesi dereye inmemize neden oldu. İndiğimiz iyi de oldu, şimdiye dek Aktur şelalesini bu denli güçlü akar görmemiştim ve bizi burada bir sürpriz de bekliyordu.
Çağlayandan gelen suların üzerinden geçerek çağlayan göletinin yanına geldik, burada ışık çok güzel oluyor, arkada güzel bir su dekoru, fotoğraf çekmek heyacan veriyor.
Böylece suyun şarkısıyla başladık yürüyüşümüze, birkaç gün önce yağan şiddetli yağmurlar dereleri coşturmuştu, dolayısıyla da yükseklerden akan şelalaleri. Onlar doğanın en güzel görüntüleri, suyun sesi vadide yankılanırken çok değişik duygular sizi sarıveriyor. Uzun bir süre gözlerinizi kapatıp dinlerseniz farklı, terapi gibi bir şey, arka arkaya gelen ses patlamaları, vadideki çınlamaları oraya vahşi bir doğa etkisi veriyor.
Derelerdeki sular çoğaldığında burada şelale iki koldan akıyor, daha önce de rastlamıştım, bugün de öyle. Sonra yan taraftan gelen güçlü ses bizi oraya çekti.
Günün ilk sürprizi buradaydı, arka arkaya üç tane şelale akıyordu, en arkadaki şelalele de oldukça yüksekti. Sular burada çok kuvvetliydi, ilk uğradığımız şelalenin 3-4 katı su büyük bir güçle akmaktaydı. Dar ve yüksek bir arazi arasında, gizemli bir ışık buraya vahşi bir etki veriyordu. Biraz önce gördüğümüz şelaleye defalarca geldiğim halde bu şelaleyi ilk kez görüyorum ve fotoğraflıyordum. Şimdiye dek fotoğrafı çekilmemiş, bilinmeyen birçok şelaleyi görüntüleme imkanı buldum, tabii bunun için yaban doğada, dar, yüksek vadilerde yağmur mevsiminde yürümeniz gerekiyor.
Burada birçok fotoğraf çektim ama hepsini paylaşmak mümkün olmuyor işte. Bu dar, yüksek araziden çıkışımız da biraz maceralı oldu, yassı, dik, kaygan kayaları tırmanmamız gerekti, tehlikeli bir tırmanıştı ama yolumuzu oldukça kısalttı.
Kayalığı aştıktan sonra çevresi çam ağaçlarıyla kaplı dereyi takip ettik, her yerden su sesleri duyuluyordu. Yağmurlarla dağlar suyla dolmuştu, ve sular her yarıktan, her vadiden hızla denize doğru koşuyorlardı.
Bir arkadaşım linkini vermiş sitenizin. 2000 Yılından beri yaz-kış Datça’da geçen yıllarımızdan sonra, son iki yıldır artık yalnız kalamayan ihtiyarlara destek olarak zorunlu İstanbul’dayız. Gezi notlarınız ve fotoğraflarınız biriken kasvetimizi giderdi, içimizi açtı. Teşekkürler ediyoruz…