4 nisan tarihinde yine dağlardaydım, rengarenk çiçeklerin kokularını içime çekerek, her bir solukta o inanılmaz güzel yarımadaya bir kartal bakışıyla bakarak zirveye tırmandık. Yanımda arkadaşlarım Ekrem İpek ve Mehmet Tanju Akad vardı, aslında yakın zamanda birkaç defadır Emecik dağı çevresinde yürümüştüm, uzun bir zaman zirveye tekrar çıkacağımı düşünmezdim. Geçenlerdeki Emecik dağından çekmiş olduğum Yarımada’nın Ege ve Akdeniz’i yararak batıya doğru kanatlanmış bir kartal şeklinde uzanan görüntüsü birçok kişiyi büyülemişti, Mehmet Tanju Arkadaşım da güzel bir yorum yazıp bu manzarayı seyretmeyi çok istediğini yazmıştı. Ben de cevap olarak ilk fırsatta birlikte Emecik dağına tırmanmayı teklif ettim, Tanju bey de tamam demişti. Ve o sözümü yerine getirmenin zamanı diyerek Tanju arkadaşımı aradım, tamam deyince sabah erkenden buluşup dağa tırmanmaya başladık.
Datça Belediyesinin çöp arıtma tesisinin yakınlarında arabamı park ederek Emecik dağına tırmanmaya başladık. Birçok kişi ben o dağa tırmandım diyecektir ama bu mevsimde bu zamanda tırmandınız mı diye cevap vereceğim ben de. Mesela ben birçok defa tırmandım ama bu mevsimde çıkmamıştım, özellikle bu çıkış rotamızda böyle bir manzarayla karşılaşacağımı ummazdım, İyi ki arkadaşıma öyle bir söz vermişim dedim. Tırmanmaya başlarken puslu bir hava vardı, fotoğraf çekmek zor olacaktı ama puslu havanın görüntüsü de ayrı bir güzel oluyor. Datça bir deniz gibi mavilerin içinde kaybolmuştu, Bozdağ ve İnceburun tarafındaki yükseltiler bulutların arasından göğe yükselir gibi fantastik bir manzara oluşturuyordu.
Yürüyüşe başladığımız yol, daha sonra patika yollardan devam ettik, her tarafı bitkiler sarmış. Yürüyüşümüze başlar başlamaz çiçek şöleni kendini belli etmeye başladı, daha sonraki sayfalara baktıkça neden böyle dediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Arabamızı park ettiğimiz yere ana yoldan bu toprak yola girerek 3-4 km kadar gidiyoruz. güney tarafta Emecik ovası görülüyor.
Batı tarafta rüzgar türbinleri, bugün pervaneleri dönmüyor. Havalar artık daha sıcak, dağlardaki bu yürüyüşler sıkıntılı olabilir ama bugün beklediğimin aksine yürüyüş için güzel bir hava vardı. Güneydoğu’dan esen serin bir rüzgar vardı, rahatsız etmiyordu ve serinletiyordu, hatta dönerken bir ara hava da kapandı. Bundan sonraki yürüyüşlerde en dikkat edeceğimiz şey bolca su bulundurmak olacak, bugün de yeterli miktarda sularımızı almıştık.
Bu yürüyüşümüzde birazdan göreceğiniz gibi birçok çeşit çiçekle karşılaştık hatta bazılarının fotoğrafını çekmedim bile.
Klasik tırmanma parkuru dışında yamaçlardan yumuşak bir rota çizdik, bu sayede birden tırmanmaya başlamadık ısınma imkanı bulduk hem de dağın değişik yerlerinden manzaraları izleme fırsatı bulduk, başlarda kuzeye giden patika yolları takip ettik. Dağdan inişimizde her zaman kullanılan parkurdan indik.
Yavaş bir tırmanma oldu, sık sık soluklandık, bu da iyi oldu, doya doya o güzel manzarayı izleme, fotoğraflama fırsatı buldum. Dağın kokusunu içimize çektik, buralarda bu dağ gibi çiçeklere bürünmüş bir dağ görmedim desem abartma olmaz. Ne çiçekti öyle, özel olarak dikseniz bu denli çok çiçeği yaşatmayı başaramazsınız. Sarılar, beyazlar, pembe ve morlar, hatta lacivert renkte olanı bile vardı.
Hocam çoook kıskandım.Sizi her zaman çok takdir ediyorum.Gelemedim ya.Dağlarımız sizinle daha keyfli oluyor. Eleriniz dert görmesin.selamlar..
Selma hanım çok teşekkürler, birgün birlikte de yürürüz. Ayrıca Web sitemde yorum yazan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Muzaffer Bey, bugünkü fotoğraflar Datça’nın farklı tepelerinden çekilmiş hiç görmediğimiz görüntüleri olmuş. Çok özgün görüntüler bunlar. Ellerinize sağlık…
Çok Teşekkürler Hayriye hanım..