Datça gezilerimde gittiğim pek çok yerde Datça geleneksel evi karşıma çıkıyor. Günümüzde birçoğu kaderine terkedilmiş vaziyette harap vaziyette duran bu evler Datça’nın bazı yerlerinde ufak değişikliklerle kullanılmaktadır. Mübadele yıllarına kadar uzun bir zaman birlikte yaşamış Türk ve Rum toplumlarının yaşamlarının geçtiği evler. Tek dam dediğimiz taş malzemeyle yapılan bu yapılara zamanla ailelerin genişlemesi ile ilaveler yapılıyor. Yapıların karakteristik özelliklerinden biri de toprak damlı olmaları. O zamanlar kiremit yarımadaya Marsilya’dan gemilerle geliyor, varlıklı ailelerin kullanabildiği bir malzeme. Günümüzde kullanılan eski taş yapıların büyük bir bölümü şimdilerde kiremit çatıya dönüştürülmüş durumda, bazı yerlerde çok fazla olmasa da toprak damların hala kullanıldığı görülüyor.
Datçanın geleneksel ev tipi, tek dam dediğimiz, tek mekanlı dikdörtgen yapıların belirgin özellikleri; dar kısmında bir baca bulunmakta, bacanın her iki tarafında ve bacalı duvardan birkaç metre sonra birer pencere yer almakta.
Bu evlerle ilgili örnek verirken buradaki gibi terkedilmiş yapılardan vereceğim, fotoğrafta görüldüğü gibi dar kısımda simetrik olarak yerleştirilmiş iki pencerenin arasında ocak bulunur. Ocak bu yapıların en önemli kısmı, uzun kenarın ocağa yakın kısmında karşılıklı birer pencere daha var, fotoğrafını çektiğim bazı evlerde bu pencerelereden biri veya ikisi sonradan kapatılmış. Tek bir odada tüm aile fertlerinin yaşadığı bir yaşam biçimi, oturma, yeme, içme, yemek pişirme , banyo gibi temel yaşam ihtiyaçlarının tümü bu ana mekan içinde karşılanıyor. Bu gibi evlerde yaşamları geçmiş konuştuğum kişiler kışları ocağın başında sırayla ısındıklarını söylediler, bir tarafın ısınırken diğer tarafların buz gibi olurmuş. Yaz mevsiminde, güzel havalarda yaşamın büyük bir kısmı evin dışında geçiyor.
Temizlik işleri, çamaşır, bulaşık gibi işler havalar müsaitse bahçede yapılıyor. Kapı uzun kenarda ve ocağın karşısındaki kısa kenara yakın durumda yapılır. Kapının karşı tarafında banyo ( Yunmalık, hamamlık ) yer alıyor ( 70 – 80 cm genişlikte kapısı olan bir bölüm ), bazı evlerde kapının yanında olabiliyor, fotoğrafta sağ taraftaki kısım bu evin banyo yapıldığı bölüm. Uzun duvarlarda karşılıklı birer dolap ve niş bulunuyor,
Bu evlerdeki temel elemanlardan biri ambarlar, genelde ocağın karşısındaki kısa kenarda, kapının arka tarafında yer alırlar.
Bu toprak damlı yapılarda çatının yükünü çeken bir ana kiriş var, ana kiriş yeterince güçlü olmazsa veya ekli ise kirişi destekleyen bir ahşap sütun kullanılıyor.. Ana kirişi dikey olarak kesen mertekler 40-50 cm aralıklarla diziliyor. Bunların üzeri yörede çığ denen kargı dallarıyla kapatılıyor, kargıların üzerine zakkum dalları ve deniz yosunları konuyor, yosunlar çürüme yapmazmış, bunların üzerine Geren denilen killi toprak seriliyor.
Sındı köyünde eski bir taş ev, geleneksel Datça evlerinde taş duvarlar örülürken harç olarak kırmızı yağlı bir toprak kullanılıyor, çamur halindeki bu toprakla evler örülüyor. İki katlı yapılarda bile bunu gördüm, daha sonra kireç harcı ile yapıların içi ve dışı sıvanıyor. O yıllar Datça’nın mahrumiyet yılları, doğru dürüst bir yolu yok, ulaşım genellikle teknelerle sağlanıyor, dolayısıyle kireç te kolay bulunan bir malzeme değil.
Yapılarda söğe ve kirişlerde kullanılan ahşap malzeme Palamut ağacından oluyordu, Palamut’un dışında Andız da kullanılan ağaçlar. Çok varlıklı olanlardışarıdan Sedir ağacı da getirirmiş. O zamanlarda ahşap kapı, pencere, ve dolap gibi yerlerde kullanılan ahşap malzemeyi temin etmek kolay değildi. Bugün kullanılan toprak damların üzerine su geçirmemesi için ince bir beton atılmış.