Başlıkta da dediğim gibi Datçamız her mevsim bir başka güzeldir, Kasım ayının sonlarına yaklaşırken bahar iklimi devam ediyor, yürüyüşçüler birbirinden güzel Datça Parkurlarında yürüyorlar, fotoğraflar çekiyorlar. 19 Kasım günü arkadaşım Ekrem ipek ile Karaköy Limanına geldik, malzemelerimizi aldıktan sonra yürüyüşümüze başladık. Amacımız Limandan kuzey doğu’ya doğru yürüyerek Yurmakaya’daki mağaraları görüntülemek. Tabii bu yürüyüşte tarihi eserler, birbirinden eşziz manzaralar yolumuz üzerindeydi. Sabah güneşli gibi olan hava biz yürürken kararmıştı, Kocadağ’ın üzerini kara bulutlar kaplamıştı. Bu sayede güneş bulutların arasında olunca her tarafın fotoğrafını çekme imkanımız oldu. Dönüşte Karaköy limanına uğradık, marina inşaatındaki son durumu görüntüledim, bu arada yürüyüşümüzde 12.900 adım atmışız, bu 7.89 km ediyor, 3,5 saat yürümüşüz, 844 kalori yakmışız. Tabii bizim yürüyüşlerimiz öyle hızlı adımlarla olmuyor, çevremizi inceliyerek gidiyoruz. Yürüdüğümüz parkur herkesin zorlanmadan yürüyebileceği, doğanın güzelliklerini görebileceği bir parkur, Parkur üzerindeki tarihi eserler de parkura heyacan katıyor. Bu satırları yazdığım 20 Kasım tarihinde fotoğrafını çektiğim kara bulutlar yağmur oldu toğrağa serpildi, ardından hava açtı ama yine yağmur gelebilir. Sayfamda birbirinden güzel görüntüler var, sayfalarıma daha rahat bakmanız için sayfaların sonundaki fotoğrafa diğer sayfanın linkini verdim, tıklayarak ta diğer sayfaya geçebilirsiniz.
Buradan birçok kez geçtim, yol düzletilmiş ama dolgu olduğu için dalgalar uç kısımlarını almış, kışın daha da kötü olabilir. Şimdi domates zamanı bu yoldan birçok vasıtanın geçmesi gerekiyor.
Bu kısımlarda Karaköy’ün verimli arazileri var, yıllardan bu yana buralarda güz domatesi hasadı yapılır, güz domatesi sulama imkanlarının artması ile ( Damlama tekniği ) gün geçtikçe dağa taşa dikiliyor.
Azmakbaşı deresi, Karaköy’de üç tane azmak var, batı tarafında Akçabük, fotoğrafını gördüğünüz Azmakbaşı ve biraz ileride göreceğimiz Güzne azmağı. Doğa öyle mükemmel çalışıyor ki, bu azmaklar, ırmaklar denizi besliyor, onların denize akması engellendiğinde o bölgedeki canlılık ta yok oluyor, balıklar orayı terkediyor. Doğada her canlının bir vazifesi vardır, doğaya bir katkı sağlar, onlardan birinin yokluğu o doğada birçok soruna neden olur, bir tek insanın doğaya faydasını anlamadım, o olmadan doğa bu kusursuz işleyişine devam edebiliyor, insanın yaratılışındaki neden farklı olmalı.
Biraz ileride Güz domatesi tarlalarının yanında bir kalıntı var, hamam kalıntısı diye biliyorum. Antik dönemden bu yana bu verimli ovalar ekilip biçiliyor.
Büyük bir ihtimalle Bizans dönemi eserleri, horasan harcı ile örülmüş duvarlar, küçük bir kubbe var, Datça’nın birçok yerindeki bu çeşit yapılarda işçilik aynı, kaba bir işçilik var. İlk hırıstiyanlık dönemlerine ait olabilir mi bilmiyorum.
çok begendım sayfanızı ellerinize sağlık.Yazınızda bir cümle şöyle bir insanın doğaya faydasını anlamadım diyorsunuz haklısınız tabiki.İnsanın yaratılış gayesi yaratanına kul olmak görevi verilmiştir.selam ve muhabbetle kalınız.