6 Mayıs geldiğinde artık kışın soğuk günleri geride kalmıştır, doğa canlanmış, havalar ısınmıştır. İnsanlar sevinçlerini doğada, deniz kenarlarında piknik yaparak, eğlenerek gösterirler, buralarda Hıdrellez Bayramı diye söz edilir.. Binlerce yıldan bu yana da bir çok yerde benzer şekillerde ve zamanlarda kutlanmıştır. Antik dönemin Bereket tanrıçası Demeter’i anlatırken o dönem insanlarının bahar ve kışı yorumlamasından söz etmiştim. Demeter’in kızı Persephone arkadaşları ile gezerken birden toprak yarılır ve yeraltı tanrısı Hades dışarı çıkarak Persephone’yi kaçırır ve ona nar yedirir. Mitolojiye göre ölüler ülkesinde birşey yiyen bir daha oradan çıkamaz. Demeter bunu duyunca kızına çok üzülür, hayata küser, ve yeryüzünde kıtlık başlar. Baş Tanrı Zeus araya girerek Persephone’nin yılın çiçek açma ve meyva zamanında annesi Demeter’in yanında , kışın da kocası Hades’in yanında kalmasına karar vererek olayı tatlıya bağlar. Böylece toprak yeniden canlanır. Persephone’nin her dışarıya çıkışında Demeter yeryüzüne baharı getirir, bu olay şenliklerle, ayinlerle kutlanır. Bunun gibi baharın gelişiyle ilgili birçok inanış ve efsane vardır. Son yıllardaki iklim değişikliklerini de hesaba katarsak 6 Mayıs bizim buralarda yaza girdiğimiz bir tarih, tabii ülkemizin çeşitli yerlerinde baharın yaşandığı bir zamanı gösteriyor.
Yine Hıdrellez’de, Hızır ve İlyas peygamberlerin yeryüzünde buluştuklarına inanılır. Yaşar Kemal ” Binboğalar Efsanesi ” isimli romanında Hızır’la İlyas’ın buluşmasını destanımsı bir şekilde anlatır , o satırlar onca yıl sonra hala aklımdadır, her Hıdrellez’de de yeniden hatırlarım. 5 Mayısı 6 mayısa bağlayan gece denizlerin ermişi İlyas’la, karaların ermişi Hızır buluşacaklardır. Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar. Onlar o yıl hangi yerde buluşmuşlarsa orada bahar bir başka türlü yaşanır, bereket fışkırır. Hızır’la İlyas’ın buluştuğu an, doğu ve batıdan iki yıldız kayarak onların üzerine gelir ve Hızır’la İlyas birbirlerinin elini tuttuklarında onlar da birleşirler, tek bir yıldız olurlar. O an dünyada her şey durur, akarsular akmaz olur, rüzgar kesilir, yapraklar kıpırdamaz, her şey öylece durur. Bir zaman sonra her şey aniden uyanır, bereket, bolluk fışkırır . İşte o anı yakalamak için tüm oba nöbet tutar, çocuklara da o ana şahit olurlarsa ne dileyecekleri sıkıca tembih edilir, göçerler zor durumdadır, yerleri, yurtları yoktur. O gece onca insan arasından bu buluşma anına bir çocuk şahit olur ve o kadar tembih edilmesine karşın kayalıklarda gördüğü şahin için dileğini tutar . Konu böylece geiişip gider, o satırları Binboğalar Efsanesi’nden okumak bir başka.
Brirçoğumuzun Hıdrellez ile ilgili bir anısı vardır, su kenarlarına, ağaçlık yerlere gidilir, eş – dost yemekler yenir, oyunlar oynanır. 5 Mayıs akşamı bozuk para, dilek kağıtları, istenilen şeylerin maketleri gibi nesneler gül ağacının dibine bırakılır. Gece ateş yakılarak üstünden atlanılır. Çocuklara vrmek için büyükler renkli yumurtalar yaparlar, oğlak eti yenir, baharın ürünü olan oğlak etinin sağlık ve güç kazandırıcağına inanılır. Yine belli bir sayıda küçük taşın denize atılmasını da gördüm. Dama kül serpilir izlerden bir anlam çıkarmaya çalışırlar vs. Datça’da Hıdrellez önemli bir gündür, birçok kişi işini gücünü bırakarak aileleriyle, dostlarıyla deniz kenarlarına, piknik alanlarına gider, yenilir, içilir. Öğretmenlik yıllarımda Datçalı öğrencilerin pek çoğu özellikle öğleden sonra gelmezlerdi. Geçmişte sosyal, kültürel açıdan da önemi olan bir gündü Çeşitli şenlikler, eğlenceler yapılırdı, gençlerin tanışmasına vesile olurdu. Şimdilerde ailelerin, arkadaşların piknik yaptığı, yiyip, içtiği bir gün olarak kutlanıyor. Konuştuğum kişilerin çoğu Hıdrellez’in baharın gelişini kutlamak olduğunu belirtti. Çocukluğumda ve gençliğimde ailemle Denizli’de Çamlık’a giderdik, 3-4 km lik yoldu, gidiş iyi olurdu da dönüş tam bir eziyetti. O zamanlar vasıta yok, malzemeleri elimizde taşırdık, dönüş yorgun düşmüş vücutlarımıza zor gelirdi. Uzun yıllar sonra Datça Detay vesilesiyle 4-5 yıldır Datça’daki Hıdrellez kutlamalarına tanık oluyorum, Datçalıların sofralarında ikramlarını kabul edip, sohbet ediyoruz, benim için de değişik bir zaman oluyor.
6 Mayıs günü arkadaşım Ekrem İpek ile Palamutbükü’ne geldik, etraf sessizdi, hiçbir hareket yoktu, çevrede düzenleme yapanlar vardı. Özellikle sahilde yeni oturma yerleri yapılıyor. Dostlar Restoranın önüne geldiğimizde arkadaşımız Tayyar Toksöz lokantanın önündeydi, bizi sıcak bir şekilde karşıladıktan sonra bir kahve yapayım dedi. Beraber içersek kabül deyince biraz sonra kahvelerle geldi, Dostlar Restoranın o her zaman fotoğrafını çektiğim masalarından birinde oturup kahvemizi içtik, sohbet ettik. Sezonun geç açılması üzerine konuştuk, aslında bu aylarda herşeyin bitip, turizme hazır olmak lazım, hala eksiklerini yeni tamamlayanlar var.
Palamutbükü’nü yaşayanlar burayı kolay kolay unutmazlar, her fırsatta tekrar gelmek isterler, geçen yıla kadar bunu tam olarak anlayamıyordum, geçen yıl bu sahillere sıkça takılınca kendimce sebebini çıkardım. Burada değişik bir ışık, atmosfer var, denizin rengi her zaman bir başka renktir, baktıkça içiniz açılır. Geçen yıl yürüyüşlerden sonra burada soluklanmıştık, bütün yorgunluğumuz gidiveriyordu, en sıcak havada bile serin oluyor. Uzun sahil ve açık deniz buraya bol hava gelmesini sağlıyor, vücudunuzdaki değişimlere şaşırıyorsunuz. Son planlarda da sağlık turizmi için düşünüldüğünü öğrenmiştik. Sahildeki ılgın ağaçlarının gölgesi yine bir başka. Gördüğümüz diğer birşey son kalan kum zambaklarının da çardakların altında kaldığını görmek oldu.
Tayyar arkadaşımızla kahvemizi içip tam gidecekken bisikletiyle Korkut Sönmez arkadaşımız göründü, yine sıcak bir karşılaşma yaşadık. Korkut Sönmez bu yörenin çocuğu, heykeltraş, pansiyonu ile turizmle de uğraşıyor, bir şey içmeden bırakmam deyince tekrar sahildeki masalara yöneldik.
Bu kez güneşli bir yerdeki masayı seçtik, çayımızı içip sohbet ettik. Korkut arkadaşımız çalışmalarından söz etti, bu günlerde oldukça yoğun bir çalışma temposu içinde. Yazı Köydeki kurucu üyesi olduğu ” Betçe Sanat Merkezi”nde tiyatro, müzik, resim gibi birçok alanda çalışmalar yapıyorlar. Mayıs ayının sonlarında da etkinliklerini sergiledikleri bir açılışları olacak, Datça’nın son yıllardaki en güzel kazanımlarından olan ” Datça Aktüel ” dergisinin genel koordinatörü olarak da artık günler daha yoğun geçiyor, onu böyle heyacanlı ve istekli görmek bizi sevindirdi.
bayildim palamutu ozlemisiz yakinsa gelecegiz insallah.selam ve sevgiler