22 ocak perşembe günü Betçe’deydim, güzel bir hava vardı, bahar havası devam ediyor. Artık her geçen gün ovaların, yamaçların beyazlara bürüneceği görsel şölene biraz daha yaklaşıyoruz. Yine birçok güzel fotoğraf çektim, başka bir ülke gibi burası, huzurun, ahengin toprakları, insanlarıyla, doğasıyla başka bir ülke. Henüz tam olarak başkalaşmamış, siyasi ayrımcılığın yaşanmadığı, herkesin merakla ama ilgiyle sana baktığı yerler. Bu sayfaları o kadar kargaşa içinde hala güzel bir şeylerin olduğunu göstermek istiyorum, bu güzelliklerin kıymetini bilelim derken, Datçalılara size Tanrı’nın bir armağanı olan bu güzel, eşsiz toprakların kıymetini, değerini bilin diyorum.
Geçenlerde Kentpark’a kadar yürümüştüm, ve çektiğim fotoğrafları Galeri sayfamda paylaşmıştım, inanın oraya kadar kimseyle selamlaşmadan, sohbet etmeden yürüdüm, geldim. Büyük bir kentin sokaklarında gezer gibi, her taraf binalarla çevrili, tanımadığım, selamlaşmadığımız insanlar. O birbirini görünce gözlerinin içine kadar gülümseyen, içtenlikle merhaba diyen insanları göremez oldum. Yaşam da kolay değil artık buralarda, kimsenim kimseyi görecek durumu yok, herkes yaşam savaşında.
Geçenlerde yaşadığımız soğuk dalgasının dışında Datçamızda bahar havası ve baharı yansıtan görüntüler hep vardı, bu görüntüler daha da güzelleşerek devam ediyor. Gördüklerimi, yaşadıklarımı daha güzel bir biçimde anlatmak isterdim, bazen yetersiz kaldığımı hissediyorum. Fotoğraflardan yardım umuyorum böyle zamanlarda, yazabilmek, duygu ve düşüncelerini yazarak ifade edebilmek ne hoş, yazabilenlere ne mutlu diyorum. Okyanuslara açılmak , gizemli, bilmediğin topraklara doğru yelken açmak gibi.
Görüntülere Sındı’dan başlayayım, etrafı dağlrla, ormanlarla çevrili güzel manzaralara sahip bir yöremiz. Fotğrafta Sındı’nın Sazak mevkiii görülüyor, köyler şimdi mahalle olduğu için böyle yazıyorum, daha önce Sazak mahallesi idi.
Sındı’ya girişte yol kenarında anemon çiçeklerinin ziyaretçileri çok, arıların biri geliyor, biri gidiyordu. Anemonlar gördüğüm kadar güneşe doğru dönüyorlar hep.
Sındı arazilerinde anemonlar çokça var, birkaç hafta önce de anemonların fotoğrafını çekmiştim ama böyle yaygın değildi.
Bu topraklarda insanlar rahat, acelesi olan kişiye rastlamanız sık olmaz, Datça’da bazen söyleriz ” Acelen varsa ne işin var Datça’da ” gibisinden. Öyle hızla geçip gitmekle bu güzellikleri yaşayamazsınız. İçinize sindire sindire, temiz havayı ciğerlerinize çekerek gezmek gerekir. Bazen bana ” Hocam bu fotoğrafları nerede çekiyorsun, aynı yerden geçtik göremedik” diyenler oluyor.
Değişik renklerde anemonlar, üzerlerinde arılar olursa daha güzel oluyor.
Sındı kahvesinde arkadaşlarla sohbet ederken karşıdaki tarlada çiçek açmış bademleri gördüm, bu sıralarda badem çiçeklerini değişik yerlerde görüyoruz ama bazılarının görünüşü etkileyici, cezbedici oluyor. Onlar diğerlerinden farklı bir görünüşe sahip, size sesleniyorlar sanki. Uzun otların arasından ağaçlara doğru gidiyorum, bu doğada rahatça gezebiliyorsak burada yaşayan insanların sayesinde ve bu arzilerin hep onlarda kalmasını diliyorum doğal olarak. Köylerde evler birbirine bitişik, küçücük bahçeleri, iç içe yaşıyorlar, ama barış içinde, mutlular. Zaman içinde bunun değerini daha iyi anlayacaklar, çevreleri çevrildikçe, paylaşmayı bilmeyen, sert bakışlı, hemen kızıveren insanlarla karşılaştıkça.
hepsi cok güzel, Datcayi da özlemisiz. Fevkalade
Sayın Hocam,çok teşekkür ederim.
Betçe; George Bean antik yazarların eserlerini yorumlayarak; halen yeri saptanamamış TRİOPİUM antik kenti ve APOLLO Mabedinin bulunduğu, 6 Dor şehrinin birlikte heryıl kutladığı Dor festivaline ev sahipliği yaptığı yer olabilir diyor.
Ayrıca Palamut Bükünün çok gelişmiş bir liman olması gerektiğinden bahsediyor.
Bu bölgede yapılacak etraflı bir yüzey araştırması bile arkeoloji tarihine bomba gibi düşebilir.
Bu konudaki gözlem ve düşüncelerinizi çok öğrenmek isterim.
Ben Bodrum’da yaşıyorum,Yakında Knidos’u ziyaret edeceğiz.
Çalışmalarınız için çok sağolun.