Başlıkta belirttiğim gibi güzel bir sürpriz, sıcacık bir gülüş, güzel insanlarla hoş sohbetler yaşamımızı bir anda nasıl da değiştiriverirler. Bir anda içinde bulunduğunuz mekandan bambaşka bir ülkeye yolculuk gibidir bunlar. Tatile gelişte trenin penceresinden hızla geçtiğimiz bağları, bahçeleri seyrederken işini bırakıp size bakan insanlara el sallarken, sevdiklerine her an biraz daha yaklaşmanın heyacanı nasıl unutulur. Dalgın dalgın yürürken koca bir şehirde inanılmaz bir şekilde tanıdık, sevdiğiniz bir insanla karşılaşmak. Sevgi dolu, içten bir sarılma, kucaklaşma.. Çok uzun sürmeyen ama çokça güç veren, yaşama sevinci veren anlardır. Bazıları kendilerine sunulan basit ama güzel sürprizleri, karşılaşmaları, mutluluğu göremezler, ruhu besleyen bu güzellikleri geçer giderler. Son yıllarda gerginlikleri her alanda yaşıyoruz, sosyal paylaşım sitelerine kadar yansıyan, mutsuzluk veren paylaşımlar, haberler, çirkinlikler. Bütün bunların içinde bazen küçük bir karşılaşma, sade, içten insanlarla karşılaşmalar sohbetler, yüreğimizi besliyor. Sadece insanlar değil doğada, sokaklarda karşılaştığımız diğer canlılar da bu mutluluğa bir katkıda bulunuyor. Şimdi size öyle anlardan birkaç fotoğraf paylaşacağım ve öyküsünü de kısaca yazacağım.
Karşılaşmalar derken bu bir çiçek açmış ağaç, gelinciklerle kaplı, papatyalarla kaplı bir tarla olabiliyor. Akşam güneşiyle yola düşen gölgeler, onları izlemek, fotoğraflarını çekmek bizi mutlu etmeye yeten şeyler. Birden yanınızdan uçup geçen bir kuş, biraz ileride aniden şakımaya başlayan ötücü kuşlar mutluluk çok uzakta değil detirten şeyler. Bir büyük şehirde de başka başka şekillerde, mekanlarda bizleri mutlu edebilecek birçok karşılaşma önümüze çıkar. Bunlar kaçırılmayacak, görmezden gelinmeyecek anlardır ama artık öyle bir koşturmaca ve yabancılaşma içindeyiz ki görmediğimiz, görmek istemediğimiz, küçük bir dokunuşla bir insanı göklere çıkarabilecek, yaşamaya değer dedirtecek karşılaşmaları hep atlarız.
Olive Farm önünden geçerek Kızlan’a kadar uzayan yoldan birçok kez geçeriz, ben arabamla arkadaşım hep yürüyerek kullandığımız bir yol. Sağı solu tarlalarla kaplı güzel bir yol, yürüyüş için de güzel bir parkur çiçek tarlalarına denk geliriz zaman zaman, bir kenarda otururur doğanın müziğini dinleriz. Bugün giderken bir yerde deli armut çiçekleri çok hoştu, durup fotoğraflarını çekerken bir yandan da derin derin havayı içime çekiyordum. Akşam güneşinin doğaya değişik bir aydınlanma kazandırdığı zamanlar. Karşıdan gelen Kızlanlı Cengiz Acar objektiflerimize takıldı bu esnada. Geçen yıl da aynı yolda fotoğraflarını çekmiştim, fotoğraf çektirmeyi de sever, biz de zevkle çekmeye çalışırız. Artık eskiden sıkça görülen atlı insanlar günümüzde birkaç yerde var, Cengiz bey onlardan biri.
Giderken videosunu çekerken birden ata binmek ister miydiniz diye sorunca biraz şaşırdık, beklediğimiz bir şey değildi, aklımızda da yoktu. Ekrem arkadaşım böyle aktiviteleri çok sever ben de onun peşine takılıp giderim. Aslında atlar ilgimi çeken canlılardır, resim yaptığım yıllarda doğada özgürce gezen vahşi atların tablolarını birkaç kez yapmıştım. Özgürlüğün timsali yeleleri uçuşurken, birbirleriyle mücade ederken falan. Aslında özgürlük deyince hayallerimiz kadar özgürüz diye düşünenlerdenim.
Bineceğmiz at yabancılara pek alışık değil doğal olarak, bu biraz tedirginlik yaratıyor, attan düüşen pek çok kişiyi de duyduk, sonu pek iyi olmuyor göründüğü kadar. Bir kez eşekten düşmüştüm, o da ağır bir durum değildi, eşekten düşen iflah etmez derler ya! Ekrem arkadaşım dikkatli bir şekilde ata bindi fotoğraflarını çektim, ışık pek iyi değildi, hızlı çekimler oldu bunlar. Arkadaşım 40 yıllık at binen birisi gibi atla güzel bir görüntü oluşturdu.
Bana gelince fotoğraflara bakınca benim de ondan kalır yanım yok gibi ? Ben hayvanları çok severim, tabii çocukluk yıllarında bu hastalık derecesindeydi. annnemden gizli pek çok hayvan besledim, bazen dayak yedim. Bu besleme olayı şimdilerde hevesini almış gibi, çok sorumluluk isteyen, insanı bağlayan bir şey bir yere gidemiyorsun. Bir ara ortaokul çağlarında doğaya bırakılmış bir atı besledim, birkaç gün gidip yem verdim, yanında gezdim falan. Bir gece at kapımıza gelip seslenmez mi, kokumu mu takip etti nedir hala akıl erdiremem, çok korkmuştum, yine annemden güzel bir sopa yiyeceğim diye. Tabii çocukken çok yaramaz, maceraperest bir çocuk olduğumu söylememe gerek yok, insan çocukken nasılsa öyle gidiyor. Birkaç dakikalık bir at sefasından sonra arkadaşımı evine götürmek üzere Kızlan’a doğru yolumuza devam ettik. Kızlan’ın dar bir sokağından geçerken insan boyundaki dallama papatyalarının fotoğrafını çekmeden geçip gitmek mümkün mü?
Akşam güneşinin aydınlattığı papatya tarlasında arkadaşımın yüzündeki o her zamanki hoş gülüşüyle fotoğrafını çekmek çok güzeldi. 10 Dönümlük bir arazi bu çiçeklerle kaplıydı. Yüzümüzdeki huzur ruhumuzdaki dünyanın yansımasıdır, o dünya huzurlu değilse 20 dönümlük bir tarladaki çiçeklerin içinde de mutlu olamazsınız.