Bir aya yakın bir süre oldu yazmayalı, ara verince böyle oluyor; ilk kez yazıyormuş gibi bir duygu. Ama o ilk yazıştaki heyacan yok, çeşitli etkenler oldu bu arayı vermemde, her gün biraz daha yitirdiğimiz bir heyacan da söz konusu. Sonbaharın ortaları, havalar serinledi, son günlerde de sert bir rüzgar var bizim tepelerde. Evimizin çatısını yeniliyoruz, 15 gündür bir gürültünün tozun, toprağın içindeyim. 17 Ekim pazartesi doğum günümdü, biraz olsun bu gürültüden uzak kalayım dedim ve Hayıtbükü’ne geldim, bu zamanlarda fotoğraf çekebileceğim, sakin, huzurlu bir zaman geçirebileceğim bir yer olduğunu biliyordum. Mesudiye’nin bu küçük, şirin koyunda sonbahar bir başka güzel olur. Turizm sezonu kapandı, etraf sessiz ve sakin, sahil kenarında sıralanan dut ağaçlarından başlayarak çevrede sarı ve sıcak yeşil renkler hakim.
O gün güzel bir Datça havası vardı, güneş yakıcı değildi, Mesudiye’ye giden kıvrımlı yollarda yol alırken birçok değişik düşünce ve duygu içindeydim. Doğum günleri yaşlandıkça daha bir anlam yüklü oluyor, yaşamımdan bölümler geçiyor gözlerimin önünden. Datça’da 30 yılı geride bıraktığım zaman içinde dolu, dolu yaşanan güzel günlerim oldu. Şimdi sonbahar, hüzün hep var olmuştur ben de, nedenini bilemediğim bir hüzün, bir yarım kalmışlık, bazen karamsar yanım da ağır basar. Burcumla mı ilgili bilemiyorum, sonbahar çocuğu olmakla mı ilgili, sonbahar renkleri yaşamımda hep var. Ben renk ve ışık olarak bir sonbaharım.
Kumsalı bu şekilde görmeyi özlemişim, bir kaç yerde daha şemşiye ve şezlonglar olsa da, denizin mavisi, kumların rengi, sarı, yeşil yapraklar, ağaçların yola düşen gölgeleri çok hoş bir manzara vardı. Sahildeki şezlonglarda güneşlenen bir kişinin dışında kimse görünmüyordu.
Burada her mevsim fotoğraf çekmek zevkli olur ama kışın gelen lodoslar sahili bozuyor, bu görüntüleri göremiyebiliyoruz. Şu sıralar en güzel zamanları, sıcak-soğuk armonisinde birçok kompozisyon karşımda.
Sahile usulca vuran dalgaların sesi, sessizliği bozan tek şey, bir yandan da video çekiyorum.
Denize giren bir kişi var, biraz ileride de birkaç kişi görülüyor. Koyda demirli bir kotradan sesler geliyor.
Cadde üzerinde video çekmeye odaklanmıştım karşıdan engelli arabasıyla Mehmet Ali arkadaş göründü, bana doğru yaklaşırken bir şeyler içelim mi dedi. Tamam geliyorum dedim, ışık böyleyken biraz daha çekim yapmak istiyordum.
Az da olsa sahildeki cafe ve restoranlardan açık olanlar vardı, Mehmet Ali arkadaşım köşedeki kafeteryaya gidip oturdu. Oraya doğru giderken Ege Kafeterya’yı işleten arkadaşlarla karşılaştım, Yener Kaya balık tutmak için denize açılacaktı. Mehmet Ali Yalçınkaya kafeteryanın köşesinde manzaraya hakim bir yere oturmuştu. Hayıtbükün’de sıkça karşılaştığım bir arkadaş, zaman zaman oturup sohbet etmişizdir. Konuşmamızda bir ara yazın o kalabalıkta kendimi daha yalnız hissediyorum dedi, aynı şey bizim için de oluyor dedim. Artık Datça’nın merkezi turizm sezonu dışında da geçmiş yıllara göre hep kalabalık, nüfus yoğunluğu her geçen yıl biraz daha arttı. O yüzden bu sahiller dinlendiğim, kendimi buralara ait hissettiğim yerler.
Öncelikle sağlıklı uzun ömürler diliyorum nice güzel yaşlara.Evet üzerinizde ki yoğun hüznün ağırlığı yazılarınızada yansımış ama iyide olmuş özlemişiz yazılarınızı resimlerinizi buda yakışmış hocam .Yeni yazılarınızı keşiflerinizi sabırsızlıkla bekliyoruz
Saygılar bizden size
Sayın Hocam,
Öncelikle doğum gününüz kutlu olsun, sağlık, huzur ve mutluluk dolu nice güzel yaşlar diliyorum.
Bu aradaki boşluğu bizde beklemiyorduk açıkçası ama özlemenin verdiği güzelliği de yaşadık bu arada. İç dünyanızı paylaşmanız da bizlere samimiyetinizi, yakınlığınızı bir daha göstermiş oldu. Hayatımızın her evresinde farklı duygu ve düşünceler hep yüreğimizde yaşanmakta , umarım sizde bu duyguları en güzel şekilde yaşıyorsunuzdur,
Değerli paylaşımlarınızı dört gözle bekliyoruz,
Sevgiyle ve Datça’yla kalın
Hocam yazılarınızı ve fotoğraflarınızı özlemişiz,sağlıklı nice mutlu yaşlar diliyorum.