5 haziran pazartesi günü arkadaşım Ekrem İpek ile Betçe’yi gezdik. Yaka’da Knidos Akademi ile başlayan gezimiz Palamutbükü, Yazıköy, Hayıtbükü ile devam etti. Mayıs sonlarında yaşadığımız soğuk, bulutlu havaların yerini Haziran sıcakları aldı. O gün hava oldukça sıcaktı, bu satırları yazdığım anlarda da sıcak hava dalgası devam ediyordu.
Şimdiye dek pek çok kez Betçe’yi gezdik, her gezimizde ayrı bir heyacanla, ilk kez gelmiş gibi merakla bakardık çevremize. Yeni insanlarla tanışmak, sohbet etmek, yeni bilgiler öğrenmek güzeldi. Son zamanlarda bu heyacanı göremiyoruz kendimizde, insanlarda da bir suskunluk, durgunluk var. Tabii sonuçta gezilecek yerler belli, çok geniş bir alan değil, bu gezileri bize ilginç kılan yürüdüğümüz doğa ve gezilerimizde karşılaştığımız insanlar oldu. Turizm sezonu ile birlikte yeni tanışmalarla gezilerimizin daha güzel olacağını umut ediyorum.
Datça deyince en büyük zenginliğimiz koruma altındaki kendine özgü doğasıydı. Artık gezilerimiz gördüklerimiz karşısında bir yerde bizlere acı verir oldu. Hızla betonla kaplanan tepeler, ovalar, iş makinalarıyla delinen yamaçlar. Oysa doğayla barışık bir turizm hayal etmiştim bu web sitesini ilk hazırlarken. Mesela o kadar uygun olduğu halde doğa içinde kamp alanları olan yerler Datçamızda yok gibi, birkaç yeri saymazsak. Analitik sayfama baktığımda en çok aranan şeylerden biri bu konu. Günümüzde doğa ile iç içe, uyumlu bir tatili özleyenler, isteyenler öyle çok ki.
Knidos Akademi’ye uğradığımızda çalışan sanatçılarla karşılaşmayı umuyordum, rengarenk giysiler içinde çocukları görmek sürpriz oldu. İstanbul’dan gelen Özel Yeni Okul öğrencileri, öğretmenleriyle çevreyi inceliyorlardı. 4 yıldır bu okulda Plastik sanatlar öğretmeni olan Fırat Bingöl Knidos Akademi’ye geliş nedenlerini neler yapacaklarını anlatırken; “Burası bizim için çok kıymetli, bildiğim kadar ülkemizde de başka bir örneği yok. Burada öğrenciler sanatçılarla temas etsinler, onları izlesinler, tanışsınlar istiyoruz. Diğer yandan doğa da bizim için çok önemli, burada doğayla iç içe bir zaman geçirecekler. Bugün etrafı tanıyacağız. Bir ses haritası çıkaracağız, nasıl sesler duyuyoruz, kaç çeşit böcek var, çiçekler. Sesleri kayda alacaklar, sonra iki ve üç boyutlu görüntülerini yapacağız. Sanatçılarla röportajlar yapılacak.” dedi.
Okulu işleten Özlenen Kutlar endüstri mühendisi, buraya gelişlerini anlatırken ” 7-8 yıl önce ailemle Palamutbükü’ne gelmiştim, burayı gördüm, okulumuz olunca çocuklar da faydalansın dedik, 3 yıldır da geliyoruz. Sanat, doğa ve çocuk birlikteliğine çok önem veriyoruz. Burada her ikisi de var. İstanbul’da da bol bol sanat ve doğa ile ilgili gezilerimiz, çalışmalarımız oluyor. Buraya Dans, ingilizce, ve sanat öğretmenimizle birlikte geldik.” dedi.
Yaşamımızın ilerleyen zamanlarında bizi etkileyen birçok şeyde çocukken yaşadıklarımız, aldığımız terbiye ve bilgiler var. O açıdan çocukluk insan yaşamında ve bir ülkenin geleceğinde çok önemli. Bu gibi öğretmenlerde, okullarda okuyan çocuklar da şanslı. Doğayı, çevresini seven, koruyan, saygı duyan, yalansız yaşayan bir nesil yetiştirmek öyle önemli ki. Yüreği kinle değil sevgiyle güzelliklerle atan, paylaşmayı, yardımlaşmayı seven insanlara ihtiyaç çok. Hepsi çocukluk çağında aldığımız birikimlerle olan şeyler, sonra kitaplar. Doğru kitapları seçmek oldukça önemli. İnsanı biçimlendiren, kendine uygun bir şekil vermeye çalışan bir kapitalizm var dünya üzerinde. Kitaplarla, filmlerle, oyuncaklarla, o istediği insanı yaratmak için elindeki bütün imkanları kullanıyor. Çocuklar için yapılan çizgi filmleri izleyin şaşarsınız. Kişiliği gelişmiş, olaylara bilimsel bir gözle bakan, kendi karar veren insanlar değil istenilen. Benim kitaplarla serüvenim annemin öğretmeninin bizlere hediye birer kitap göndermesi ile oldu. Daha sonra ilkokul öğretmenimin sınıftaki kütüphane dolabından okumamız için kitaplar vermesiyle kitaplara olan ilgim katlanarak arttı. Her hafta bir kitap alıp okuyorduk, ben biraz daha sık okur olmuştum. Bazen gece lambasında okuduğum olurdu. Orta okulda aynı uygulama devam etti, lisede pek çok kentte bile olmayan bir okul kütüphanemiz vardı. Uzun bir zamandır okunmamış, bazılarında örümcek ağı olan kitapları okuduğumu hatırlıyorum. Bir zaman sonra insan okuyacağı kitapları seçebiliyor. Doğayla sıkı fıkı olmama gelince; çok güzel bir doğanın içindeydim, kitaplar gibi beni doğaya çeken bir şeyler vardı içimde. Bu konuda şansım da oldu, güzel yerlerde çalıştım. Şimdilerde doğaya bir yöneliş var, doğal güzelliklerini korumuş yerler aranıyor tatil için. Bu gibi yerlerde huzur da var. Doğayı yeni yeni keşfedenler de az değil. Çünkü bizler çoğu şeyde olduğu gibi bir şeyin kıymetini kaybettikten sonra anlıyoruz. Doğasına, ovalarına, meralarına sahip çıkan milletler kazanacak gelecekte.
Arkadaşları rahatsız etmemek için kısa bir bilgiden sonra Knidos Akademi’den ayrılıp, Kumyer yolundan Palamutbükü’ne geldik. Palamutbükü’nün havası bir başka oluyor, denizden hafif esen, bülenti denen rüzgar güzel bir serinlik veriyordu. Sahillerde şemşiye ve şezlonglar yerini almış. Her işletmenin önündeki sahilde, değişik renklerde sıralanıyorlar. Paylaştığım fotoğraflara yapılan yorumlarda sahillerin şezlonglarla kaplanması eleştiri konusu olabiliyor. Ama fazla şikayet edeni görmedim, şimdi insanlar gittikleri yerlerde şezlong var mı diye bakıyorlar. Tabii herşeyi dengeli yapmak, sahillere de bir yer bırakmak, fırsatçılık yapmamak ta önemli.
Hafta içi olduğu için yollar tenhaydı, buralarda turizm sezonu okulların kapanması ile başlıyor. Şimdilerde özellikle hafta sonları turlarla buralara gelen çokça kişi oluyor. Datçalılar da hafta sonları kendilerini Betçe sahillerine atarak serin, dinlendirici bir zaman geçiriyorlar.
Dostlar restoranda Tayyar arkadaşımızın kızı Nehir badem kırmakla meşguldü. Sahilde denize giren, güneşlenen birkaç kişi vardı.
Sahillerde yapacağımız her şeyin sade, abartısız, doğaya uygun olmasına dikkat etmemiz gerekiyor. Yetkililerin de buna dikkat çekmesi, uyarması gerekiyor bazen. Ben istediğimi yaparım olmamalı. Turizm sezonu başlarken tüm turizmden ekmek yiyen arkadaşlara kolay gelsin diyorum. ” Bir turist bin turisttir “sözünü unutmasınlar. En iyi reklam gelen kişilerin tanıdıklarına, arkadaşlarına yapacakları tanıtımdır.