İlk olarak 20.04.2010 tarihinde Hızırşah Camiine giderek fotoğraflar çekmeye başladım , internetten de bu konuda aydınlatıcı bir şeyler bulabilirmiyim diye araştırdım. Gittiğimde caminin içi yağmur sularından rutubet içinde , halı ve kilimler sağa sola atılmış vaziyette idi.Cami 1998 yılında bir restore çalışması geçirmiş ama restore ediyorum derken garip bir yapıya dönüşmüş, sıradan ustalar tarafından bakımı yapıldığı anlaşılıyordu, çatısından da su alıyordu. Son olarak 2013 yılındaki restore çalışmasının ardından Cami tekrar ibadete açıldı. Paylaştığım fotoğraflar son restore çalışmasından sonraki durumu gösteriyor. Hızırşah Camii Hızırşah köyüne gelirken yolun sol tarafında yer almakta, camiin hemen yanında yaz kış akan kaynak suyu bulunuyor.
Yapıyı daha görür görmez beylikler dönemi bir camii ile karşılaştığımı anladım. Kare planlı , tek kubbeli, kemerli, son cemat yeri olan bir camii , bir çok yönden Beylikler döneminin karekteristik özelliklerini taşıyor. Beylikler dönemi tek kubbeli yapılarıyla daha sonra Osmanlı mimarisine ilham vermiştir. Bu dönem Selçuklu ve Osmanlı dönemleri arasında bir geçiş teşkil etmektedir.
İnternette araştırırken Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Remzi Duran’ın bir makalesini okuyunca cami ile düşüncelerim daha netleşti diyebilirim . Makale tarihi 1966,Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisinde yayınlanmış.. Remzi Hoca Çine Ahmed Gazi camii ile ilgili makalesinde ” Yapı, inşâ tekniği , malzemesi , örtü şeması ve kubbe geçiş elemanları ile , Datça’da şimdiki adı Hızırşah olan köyde bulunan ve muhtemelen Orhan Bey oğlu Hızır Bey tarafından inşâ ettirilmiş olan Hızırşah Câmii ile , hacim olarak daha büyük tutulmuş olması ve son cemaat mahalli bulunmaması dışında, yakın benzerlik göstermektedir. Mimârî ve inşâî özellikleri bakımından XIV. yüzyıl ilk yarı karakteri göstermesi ve bu dönemde Çine hakimi olarak Orhan Bey’in oğlu Hızır Bey’in görünmesi bu tarihi destekler mahiyettedir.”denmekte ve makalede şahıslarla ve Ahmed Gazi camii ile ilgili bilgiler ayrıntılı olarak veriliyor.
Yani Hızırşah camii Menteşeoğulları beyliği döneminde yapılmış , sekizgen kubbe kasnağı ve kare planlı tek kubbeli bir yapı olarak Beylikler Mimarisi özellikleri göstermektedir . Menteşeoğulları Muğla ili ve çevresinde hüküm sürmüş , Akdeniz ile Ege arasında denizlere hakim olmuş bir beylik .
Tek üniteli camiler Beylikler mimarisinin karakteristik yapılarıdır. Tek kubbe ve kubbeli son cemaat yerleri bulunur. Hızırşah camii sade ve fazla büyük ebatlarda bir yapı olmamasına karşılık bu özelliklerinden dolayı önemli bir tarihi yapıdır. Cami sekizgen bir kasnak üzerine oturtulan tek kubbesi ile üç kubbeden oluşan son cemaat yeri ile klasik bir Beylikler dönemi camisi özelliklerini taşır. Kare yapıya kubbe oturtulurken köşelerdeki boşluklar Türk mimarisinde görülen sferik üçgenlerle kapatılmış.
Yıllarca Sanat Tarihi derslerinde Beylikler dönemi yapılarını öğrencilerime anlattım, 2010 yılında Alevi derneklerinin burasını Hızırşah Külliyesi’ne ait bir Cem Evi olarak belirtmeleri üzerine bu konularda uzman olan Remzi Duran hocama başvurdum. Remzi Hocamın gönderdiği maili paylaşıyorum:
” Sevgili Muzaffer Bey, Hızır Şah Menteşeoğullarının bir beyidir. Menteşeoğlu Orhan Beyin oğludur. Bugünkü Aydın ilinin Çine ve havalisinin beyi olarak kaynaklarda yer almaktadır. Menteşeoğulları beyliği adına Ege adalarının bazılarının (Girit-Rodos) hakimleriyle yapılmış gümrük anlaşmalarında beylik adına imza koyanlar arasında adı geçmektedir. Bana göre mezarı da Eski Çine’de Ahmet Gazi Camiinin yanındaki eyvan türbededir. Kardeşi Menteşeoğlu İbrahim Beyle aynı türbede yatmaktadır. Menteşe Beyliği Oğuz boylarından oluşan tebası ile Türkmen bir beyliktir. Bu beyliğin beylerinin mezarları Alevi-Bektaşi geleneğindeki “Dede” anlayışı içinde yatır veya ziyaretgah olarak değerlendirilmektedir. Mesela Menteşe beyliğinin ilk üyesi Menteşe bey’in Fethiye’deki türbesi, Menteşeoğlu Ahmet Gazi’nin Milas-Beçin’deki Medresenin ana eyvanındaki türbe mezarı aynı düşünce ile ziyaret edilmekte ve törenler düzenlenmektedir. Ortaçağda, özellikle uçlarda Bizanstan toprak kopartan bu Türkmen Beyler gittikleri yerleri Türkleştirme ve İslamlaştırma çabaları içerisinde zaviye, imaret gibi yapılar kurmuşlar-kurdurmuşlardır. Bu çerçevede Hızırşah Camii çevresinde bir zaviyenin bulunduğunu düşünmekteyim. Kaynaklarda başka yapılardan bahsedilmekle beraber toprak üstünde pek bir kalıntı yoktur. Caminin kuzey batı tarafında, yolun altındaki tarlalarda evvelce bazı duvar kalıntıları vardı. Şimdi duruyor mu bilmiyorum. Alevi derneklerinin orada tören yapması yukarıda bahsettiğim anlayıştan dolayıdır.Ama orada bir cem evi vb. herhangi bir şey yoktur. Zaviyelerde genellikle bir toplantı-konaklama salonu, mutfak ve mescit-cami bulunur. Buraları dini ibadet mekanları değildir. Ancak zaman içerisinde bu genel işlevi ortadan kalkıp ya cami-mescit, ya da varsa baninin (binayı-zaviyeyi kuranın) türbesi kalmakta ve o işlevi ile varlığını sürdürmektedir. Bu bilgiler inşallah yararlı olur. Sağlıcakla kalın, Prof. Dr. Remzi Duran Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü KONYA”
Remzi Duran’ın bu açıklaması ile konu daha iyi anlaşılmış oldu, hocamızın sözünü ettiği duvar kalıntıları birkaç yıl öncesine kadar duruyordu. Yörede yaşayanlar caminin yanındaki yapılardan söz ettiler, buraları şimdi tarla olarak kullanılıyor. Bir hamam kalıntısı duruyordu.
Burada bir başka noktaya daha değineceğim Zaviyeler o dönemlerde taşra yollarında yolcuların konaklama, ibadet ve diğer bazı ihtiyaçlarının karşılandığı yapılardan oluşmaktaydı. Külliye tanımına gelince, cami, medrese, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi, kervansaray, çarşı, okul, hastane gibi birçok binadan oluşan yapılar topluluğu. Külliyeler kent merkezlerinde yapılmış çok daha büyük yapı toplululuğu olarak dikkati çeker.
Muzaffer bey tekrar tekrar teşekkürler. Hızırşah (Batır) Camii çoktandır ilgimizi çekiyordu. 1998 feci restorasyonuna çok üzülmüştük. 2013 onarımı bazı yanlışları düzeltti ama belirttiğiniz gibi kiremit örtü sorunu yine başımızda kaldı.Camiin (kusura bakmayın lütfen,cami eski Türkçede ayın harfi ile bittiği için Caminin demekten kaçınıyorum) Menteşeoğlu Şücaeddin Orhan Bey’in oğlu Hızırşah’ın yaptırdığı ,Rüstem Duran Hocanın açık beyanları ile sabit. Kolonizatör tahta kılıçlı dervişlerin Zaviye kurarak Bizans’tan toprak koparmaları merhum Hocamız Ömer Lütfü Barkan’ın büyük çalışmasında yeterince aydınlatılmışlardır. Bu noktada Râvende ve Âyende’nin üç gün -üç gece konaklamaları, ve Zaviyeye mensup dervişlerin akşam kazançlarını getirip ortaya bırakmaları çok ilginç gerçeklerdir.Zaviyeli câmilerin erken Osmanlı Sanatındaki ilginç rolleri ve yan kanatlardaki tabhane odaları sisteminin Yavuz Selim devrinden başlıyarak yavaş yavaş ortadan kalkması dikkate değer.
Biz burada iki ayrı noktaya değinmek istiyoruz:
1- Bize pek gerçek gibi görünmeyen bir iddia daha var: 1400 ‘lü yıllarda Balat (yani Milet-Miletos) Kadısı’nın oğlu Hızırşah (?) Mısır’a ilim tahsili için gidip 15 yıl orada kalmış ve Hızırşah köyüne dönerek bu câmii inşa ettirmiş!?
2- Hızırşah köyünün bir başka adı da BATIR. Acaba bu isim bazı heceler düşerek BAHADIR veya BATUR’dan mı geliyor?
Bu iki nokta hakkında acaba Rüstem Hocamız ne buyururlar? Bayağı merak ediyoruz. Tekrar teşekkürler ve saygılar Muzaffer Bey…Esin-Ahmet Bilgin Turnalı.
Pardon Muzaffer Bey , Hocamızın ismi tabii Remzi Duran olacak-Özürlerimizi lütfen kabul edin…Esin- A.Bilgin Turnalı.
Bu külliyenin avlusu mezar taşlarıyla doluydu.Tarihe ısık tutacak belgeler vardı hepsini kepçeyle temizleyip bir yerlere döktüler.Antika aradılar herhalde.Cami kurtuldu ama tarih gitti.