Geçen hafta yaşadığımız, birkaç gün süren soğukların ardından 21 Şubat Cumartesi günü rüzgarın hızı düştü, hava da diğer günlere göre yumuşadı. Güneşli bu havayı değerlendirmek için arkadaşımla Kızılbük koyuna akan Koca deredeki şelalelere gitmeye karar vermiştik ki akşam gelen telefonla bu gezimizde bizlere NTV ekibi de katıldı.
Kocadere, Datça’daki birçok dere gibi kış yağmurlarıyla birlikte suya kavuşan bir dere, Kocadere’yi diğerlerinden ayıran özellik oldukça eğimli, dağlık bir araziden akıyor olması, doğal olarak yüksek yerlerden akan sular dere üzerinde birbirinden güzel görüntüler oluşturuyor. Bu yıl bol yağmurun düşmesi derelerdeki suyu çoğalttı. Yükseklerden hızla akıp gelen suyun sesi çok uzaklardan duyulabiliyor.
Bu güzel günün ardından 22 Şubat pazar günü yine yollardaydık, bulutlu bir hava ve rüzgara açık vadilerde güneyden gelen soğuk bir rüzgar etkili olsa da bahar bütün güzelliğiyle gözlerimizin önündeydi. Bu iki değişik iklimde, değişik mekanda iki farklı gün yaşadık, çektiğim fotoğraflar Datça doğasının güzelliğini, ayrıcalığını gözler önüne seriyordu.
NTV ekibi ile öğleye doğru buluşarak Pirenlik’ten itibaren başlayan parkurda yol aldık, ekip; yönetmen Bora Oyacı, yürüyüşçüleri canlandıran Ufuk Sönmez, Bora Cengiz ve Elif Tümen, kameramanlar Kenan Kızılağaç ve Ahmet Uçar’dan oluşuyordu, ” En Güzel Rotalar ” isminde bir program hazırlıyorlar, Mart ayı ortalarında yayınlanmaya başlayacakmış. Antalya taraflarında çekim yaptıktan sonra Datça’ya gelmeye karar vermişler, tabii herşey ani olduğu için zamanları sınırlıydı. Hızırşah Ağaçlama’da arabalardan inip ilk şelaleye doğru yürüdük.
Bu bölgede düz alanların çoğunda arı kovanları var, yolumuz üzerinde de vardı, biraz eğimli bir patika yoldan yürümemiz gerekti. Arkadaşlar arabadan indiklerinde yanlarındaki malzemeler bizi şaşırttı, daha önce bazı çekimlerde bulunmuştum, fazla ağır olmayan bir kamera ile çekimlerini yapmışlardı. Böyle bir arazide bu malzemelerle yürümek zordu ama gideceğimiz mesafe fazla yoktu. Bizim 5 dakikada alacağımız bu mesafeyi onlar yarım saatte alıyorlar, çünkü çekim yaparak gidiyorlar. Tripodlar kuruluyor, kameralar yerleştiriliyor, oyuncu arkadaşlar yönetmenin talimatına göre yürüyorlardı.
Yol boyunca arkadaşlara yardımcı olduk, gerektiğinde yolu rahatlattık. İlginç bir çekim olduğunu düşünüyorum, buradan inişi de kameraya aldılar.
Derenin sesi biz daha tepedeyken duyulmaya başladı, bu dere Kocadere’ye karışan derelerden biri, fakat üzerinde çok güzel şelaleler var, keşif yürüyüşümde birkaç tanesini fotoğraflamıştım, şimdi geldiğimiz şelale en güzelleri, çok kuvvetli bir su olmadığı için de daha güzel görüntü alınıyor. 2,5 yıl önce Sedat Kaya arkadaşımla buradan indiğimizde tesadüfen görmüştüm, o zamana kadar yürüyüşçülerle birkaç kez şelale yürüyüşü yapmamıza rahmen bu şelaleyi bilmiyorduk, daha sonraki yıl arkadaşlarla yaptığımız yürüyüşte onlara göstermiştim, izlerden şimdilerde buraya uğranıldığı görülüyor.
Sedat Kaya arkadaşımla bu şelaleye rastladığımızda bir isim verelim dedik, yörede burayı bilen çok fazla kişi yoktur büyük ihtimalle. İsim verme deyince ben sayfalarımda yörede kullanılan isimleri kullanmaya büyük özen gösteririm, geçmiş yaşama bir saygıdır bu benim için. Sedat arkadaşım da bu yörenin bir insanıydı, ve yöresini, tarihini iyi bilen bir kişi, o yüzden böyle bir işe kalkıştığımızı belirteyim. O gün arkadaşım şelalenin yanındaki defne ağacından dolayı Defne şelalesi olsun demişti, ben ise antik dönemlerin Anadolu kökenli ana tanrıçası Kybele’nin ( Kibele ) heykelini çağrıştırdığı için şelaleye Kybele dedim. Şimdi baktığım zaman da oldukça ilginç bir heykel karşımda duruyor gibiydi.
Ben bu fotoğrafları çekerken çekim ekibi daha şelaleye gelmemişti, yol üstündeki çekimlerini sürdürüyorlardı. Çevrede öten kuşların sesi ile şelalenin sesi birbirine karışırken, önümdeki harıp ağacının dalları arasından şelalenin suları güneş ışığında çok güzel görünüyordu.