Datça’da artık birkaç tane yürüyüş grubu var ve bazı gruplar doğa yürüyüşlerine başladılar. Ben doğada yürümek için yağmuru bekliyordum, bir yandan da rüzgarlı havaların serinliği, tam yürüyüş havası dedirtiyordu. İşte böyle çelişkiler içinde ne yapacağıma karar veremezken, içimde doğa özlemi baskısı artmaya başladı. Hep doğanın içinde gibiyiz ama o el değmemiş doğanın içinde olmak çok başka.
Gece arkadaşım Ekrem İpek’e telefon ederek, saat 8.5 ta Reşadiye kavşağında hazır olmasını istedim. Ekrem arkadaşım Kızlan köyünde oturuyor, oradan merkeze gelirken ya bisikletle ya da yürüyerek gelir. Ne zaman yürümek istersen ben hazırım diyen bir arkadaşım, bana da öyle arkadaşlar lazım; ne zaman yürüyeceğim hiç belli olmuyor, çoğu kez ayrıntılı bir planım da yoktur, nelerle karşılaşacağız, nasıl bir güzergah izleyeceğiz o da belli değildir, tamımadığımız bir doğada ilk kez yürüyoruzdur. O gün de öyle oldu, arkadaşıma bunları peşin peşin söyledim, belki işler istediğimiz gibi gitmez dönebiliriz de dedim. Sağolsun arkadaşım tamam hocam, sen nasıl istersen öyle olur deyince bu maceraya atılmış olduk.
Hızırşah köyünün Pirenlik mevkiine gelerek arabamı burada bıraktım, malzemelerimizi yüklendik. Buradan başlamamın nedeni, başka bir araba olmadığı için daire çizerek tekrar buraya gelmek. Yaptığımız yürüyüşü kırmızı çizgiyle gösterdim. Haritada görüldüğü gibi yüksek dağlarla çevrili bir alan, arada vadiler var. Kuzey tarafta 1162 m yüksekliği olan Kocadağ (Bozdağ), bu yükseklikler bazı yerlerde farklı verilebiliyor, elimdeki haritaya göre yazıyorum. Onun önünde 615 m yüksekliğinde Yarıkdağ, daha ilerlerde sivri tepesiyle 738 m yüksekliğinde Karadağ, batı tarafında 743 m yüksekliği ile Tuludağ diye gidiyor. Bu Karadağın çevresinde birçok kez yürüdüm, hep beni cezbetmiştir, merak etmişimdir tepeleri nasıl diye.
Saat 09.00 da iki dik kayanın karşılıklı durduğu Kısık’tan Kartal vadisine girdik. Hava tam yürüyüş havası detirtecek türdendi, serin güzel bir hava.
Bu kayalar bu vadi çok özel ,korunması gereken yerler, ama yaşamda sadece parayı düşünenlerin akıllarında herşeyi paraya çevirmek var.
Ağaçların arasında bilmeyen birisinin göremeyeceği Sarnıcı arkadaşıma göstererek Karia Yolu tabelasının yanından Ağaçlama yoluna saptık. Amacım bugün tırmanmayı düşündüğüm Karadağ’a tırmanmak için uygun bir yer bulmak, bunun için önce dağın eteğine ulaşmamız gerekiyor. Ağaçlardan hiçbir şey görünmüyor. Sabahın ilk ışıkları ağaçların dallarında ışıldarken, kuş seslerini dinleyerek yürüdük. Arkadaşım da ben de heyacanlıydık, bilmediğim bir doğaya gidiyorduk, nelerle karşılaşacağımızı pek tahmin edemiyordum. Daha önce yörede birçok kişiye sordum ama tatmin edici bir bilgi alamadım. Kimisi dağın öbür tarafından tırmanmak daha kolay olur dediyse de bugün içimden buradan başlamak geldi.
Birden yolun kenarından ormanın içine giden bir patika beni oraya çekti, ve patika boyunca yürümeye başladık, artık yolla ilişkimiz kalmamıştı. Bir zaman sonra geçmişte çobanların kullandığı duvarlarla karşılaştık, orayı geçince de çalılardan yapılmış bir keçi ağılıyla. Yanında tenekelerle falan yapılmış kulübe vardı. Şimdilerde kullanılıyor mu bilmiyorum ama sanki artık kullanılmıyor gibi geldi.
Orada yol düzgün bir yola dönüştü, biraz bu yolu takip ettik, yol Ağaçlama yoluna gidiyordu biz ormanın içlerine doğru yol aldık. Eğer tırmanış yapamazsak dönüş için kerterizler de alıyordum, her taraf birbirine benziyor, bu kısımlarda patika yol da yok, onu takip edelim, ağaçların arasından kafamda belirlediğim yöne doğru yürüyoruz. Ormanlar kaybolmaya müsait yerlerdir, kolay kolay ormanın derinliklerine girmem ama bugün öyle gerekti. Dağ da umduğumdan daha içerlerdeymiş.
Çam kokularını içimize çekerek bir mola verdik, yanımda kafa dengi bir arkadaşın olması çok güzel, doğayı seven, ona saygı duyan. Ben doğaya spor olsun diye gelenlerden değilim, onunla olmaktan, kokusunu içime çekmekten, sessizliğini yaşamaktan zevk alıyorum. Ekrem arkadaşım da benzer duygular içinde, tanımadığımız bir doğanın gizemi cezbedici geliyor.
Biraz sonra hiç ummadığımız bir anda dağın eteklerine geliverdik, arkadaşıma buradan tırmanabilirmiyiz diye sordum, çıkarız deyince dağa tırmanmaya başladık ama dağın kendisi hala görünmüyordu, önümüzde bir tepe vardı, oraya tırmanınca nasıl bir yerde olduğumuzu anlayacaktık. Burada iri kayalar vardı, onların üzerlerinden tırmanmaya başladık.
Datça’da hayranlıkla izlediğim dağdır Karadağ.Hep merak ederdim'” çıkılır mı acaba ‘”
diye.. Bana yaşattınız.teşekkürler paylaştığınız için.
Teşekkürler Selma Hanım, benim de hayran olduğum, çok merak ettiğim bir dağdı, onu yakından gördüğüm, ona dokunduğum, ada çaylarını kokladığım için mutluyum.
Hocam çok teşekkür ederim.Hemen yakınında yaşayıpta, benim için gitme imkanı
olmayacak bir yeri daha görme imkanı sağladığınız için.