17 Nisan Pazar Günü arkadaşlarımla Yazıköy – Değirmenbükü yolu üzerindeki Ali Somer’in Knidia çiftliğini ziyaret ettik. Bir gün önceden çiftliğin bakımını yıllardan bu yana üstlenen Nuran Sönmez’i arayarak geleceğimi haber vermiştim. Bazen olmayabiliyorlar, önceden haber vermek onlar açısından da iyi oluyor. Bu yıl yaz oldukça erken geldi gibi, o gün hava çok sıcaktı, Knidia çiftliğinin serin havasında arkadaşlarımla güzel saatler geçirdik. Nuran hanım ve eşi Temel bey bizleri ağırladılar, kendilerine çok teşekkürler.
Knidia çiftliğine o gün yalnız gidecektim, sonradan aklıma geldi, Cumalı’da oturan yeni tanıştığım arkadaşlarım uygun görürlerse birlikte gideriz diye düşündüm. Pazar sabahı haber verdiğimde arkadaşlarım tamam deyince Cumalıköy’e doğru yol aldım, sayfamı takip edenler her zaman birlikte gezdiğim Ekrem arkadaşımı merak etmiş olabilirler, bazı işleri için İstanbul’da o yüzden şu sıralar yalnızım. Mesudiye arazilerinden geçerken yol ortasında uzanan yaban hayvanını önce sincap’a benzettim, buralarda şimdiye dek hiç sincap görmediğim aklıma geliverdi birden, biraz ileride bu merak beni durdurdu. Yanına gittiğimde bunun bir sansar olduğunu gördüm, gece falan ezildi herhalde, sertleşmişti, kenarıya çektim, biraz ileride de kırık bir keklik yumurtası duruyordu. Bu hayvnlar kuşlarla, yumurtalarla besleniyor, bazen kümeslere dadandığı da oluyor. Tabii onu öyle görmek insanı üzüyor.
Arkadaşlarımın evi Cumalıköy’de, orada buluştuktan sonra Yazıköy’den Değirmenbükü’ne giden yola saptık. Üç kilometrelik bir toprak yolu gitmemiz gerekiyordu. Yol çok alçak arabalar için uygun değil, biraz dikkatli olmak gerekiyor.
Arkadaşlarımız Eray ve Deniz Konur, bebekleri Cem, babaları Feyzi Konur, anneleri Ayşe Konur kalabalık bir şekilde çiftliğe geldik. 12 dönümlük kendine özgü iklimi ve doğal güzellikleri olan küçük bir vadide yer alan çiftliğin bu arazilerinden başka zeytin ve badem bahçeleri var. 2000 yılında kurulan çiftlik büyük kentlerin hızlı, stresli yaşamından insanları bir zaman için uzaklaştırmayı amaçlamış. Çiftliğin yukarı kısmından akıp gelen kaynak suyu ile yıllar önce çalışan su değirmenlerinden iki tanesi Ali Somer tarafından restore edilerek, özelliği bozulmadan konaklama tesisi olarak kullanılıyor. Çiftlikte konaklamak için dört oda bulunmakta, elektrik güneş eberjisi ile elde ediliyor, herşey doğal, sade, basit. Böyle bir ortamı özleyenler için bulunmaz bir yer. Gezerken de göreceksiniz aslında burası bir doğal park gibi bir yer. İlk karşılaştığımız yapı, içinde eski yöntemle zeytin sıkılan bir atölye, hemen yanından akan sular hemen dikkati çekiyor.
Vadiden gelen dereyi uzun bir tahta köprüyle geçiyoruz, suyun da etkisiyle derenin etrafı hayıt bitkileri ile kaplı. Kapıdan girer girmez bizi çiftliğin sevimli köpeği karşıladı, kalabalığı görünce sevincine diyecek yoktu, fotoğrafını çekmeyi unutmuşum, Nuran hanım onu bizi rahatsız etmesin diye bağlamış, tabii bizlerin yanına gelemedi, varlığını unutup gitmişim. Çiftliğe girdiğimizde motor sesleri geliyordu, ortalarda kimseler yoktu, mutfağın olduğu oturma yerine doğru gittik. Nuray hanımın oğlu ve torunu oradaydı, biraz sonra Temel Sönmez de ilaçlama işini bırakıp geldi
Bu masada kimler oturmadı ki, burada ne tatlı sohbetler yapıldı kimbilir, yazın en sıcak günlerinde bile doğal bir klima çalışmakta burada. Birkaç kez arkadaşlarımla o güzel sohbetlere denk geldiğimiz oldu. Deniz arkadaşım biraz ilerideki salıncağı görür görmez fırsatı değerlendirdi.
Biraz sonra Nuran hanım da geldi, yıllardan bu yana eşiyle bu çiftlikte, çiftliğin bu günlere gelmesinde katkıları çok büyük, bu çiftlik onların da evi. Konuksever, paylaşmayı seven insanlar. Çiftlikte Nuran hanımın yaptığı ekmekler, yemekler yeniyor, herşey fırında, odun ateşinde yapılıyor. Aslında çiftliğin konaklama ücreti de oldukça uygun, geçen yıl iki kişilik oda 250 TL idi, bu yıl da değişmeyecek gibi görünüyor, üç öğün yemek içinde. Yemek denince Nuran hanım tabii sebze yemekleri, yöresel yemekler yapıyoruz diyor. Bu yıl nasip olursa birkaç gün kalmak niyetindeyim, hoş sohbet birkaç arkadaş ta buldum mu, tamamdır.
Cumalı köyden çiftliğe geldiğimizde saat 13.oo olmuştu sanırım, Nuran hanım gelir, gelmez tanışma ve kısa bir sohbet faslından sonra hemen mutfak kısmına geçip bizlere birşeyler hazırladı. Biraz sonra masamızda Nuran hanımın , kıtır ekmekleri, köy keçi peyniri, çiftliğin zeytinleriyle yapılmış kırma zeytin, ve yine çiftliğin ürünü kendine has bir tadı ve rengi olan harıp pekmezi, domates, güzel demlenmiş çayımız vardı. İstenildiği taktirde ziyaretçilere ürünlerinden satıyorlar. Konaklama da dahil elde edilen ürünlerin geliri ancak çiftliği bu haliyle yaşatabilmek amaçlı, uygulamada bir ticari tasa görülmüyor. Buraya gelip değişik bir zaman geçirmek isterseniz Nuran hanıma telefon etmenizde yarar var, istenildiği taktirde yemek için bir menü de hazırlayabilir. ( Tel: 0 542 212 9679)
Arkadaşlarımızın buraya ilk gelişleriydi, güzel bir sohbet oldu, Betçe’ye yerleşmiş kişiler olarak birçok konuda bilgi sahibi oldular.
Kahvaltı, sohbet derken vakit bir hayli ilerlemişti, arkadaşlarımızı da işlerinden aldık, çiftliği gezmeye çıkma zamanı çoktan gelmişti. Nuran hanım bize rehberlik ederken eşi Temel bey asmaları ilaçlamaya gitti, şimdi ilk ilaçlama zamanı ( bordo bulamacı ve göktaşı veriliyor sanırım ) Bağların yanından geçerken arkadaşlar üzüm cinslerini merak etti Temel arkadaş onları bilgilendirdi.
Geldiğimiz köprüden geçip, ilk karşılaştığımız zeytinyağı elde edilen atölyeyi gezdik. Tabii ben son zamanlarda olduğu gibi video çekimine ağırlık verince fotoğraf işi aksıyor, pek de iyi fotoğraf çekememişim, ancak bilgilendirmek için kullanıyorum.