20 Ekim Pazar Günü arkadaşlarım Ekrem İpek ve Serkan Pıçak ile 743 m yüksekliğindeki Tuludağ zirvesine tırmandık. Tabii Tuludağ deyince adını duymayan, nerede olduğunu bilmeyen birçok kişi olduğunu tahmin ediyorum. Ben ilk olarak haritada Datça dağlarını araştırırken görmüştüm, sonra Karadağ’a çıktıktığımda Tuludağ karşımda duruyordu, o zaman bu dağa tırmanacağım demiştim. Tuludağ, Hızırşah arazilerinden başlayarak Mesudiye’ye doğru yükseliyor, Mesudiye yoluna saptıktan sonra yol boyunca sol tarafınızda onu görüyorsunuz. Yol kenarında çam ağaçlarının olması nedeniyle çoğu kez farketmeden geçtiğimiz bir dağ. En son bayramda Mesudiye’ye giderken gözüm hep ondaydı, bulutlu, kapalı bir havada zirvesi görünmüyordu, ürkütücü bir görüntüsü vardı. Tabii dağın yapısı ile ilgili net bir bilgim olmadığı için kesin olarak tırmanıp, tırmanamayacağımı denedikten sonra görecektim.
Bayramda Mesudiye’ye gittiğimde Datça’ya ilk geldiğimde evinde kiracı olarak oturduğumuz Abdullah Aybey’e de uğradım. Kendisi uzun yıllar arıcılık yaptı, bu dağları, yöreleri bilir. Laf arasında Tuludağ’a tırmanacağım dedim, onlar Tülü dağ diyor, ben haritadaki gibi yazıyorum. Abdullah ağbi o dağa en iyi Belen’den tırmanırsın dedi ama oraya sen çıkamazsın çok sık bitki örtüsü var, aşamazsın demeyi de ihmal etmedi. O gün Mesudiye dönüşünde Belen denen mevkide durdum, Mesudiye’nin ilk görüldüğü yerler. İnceledim, hakikaten burası tırmanmak için kafama yattı. Cumartesi günü Ekrem arkadaşıma yarın hazır ol dağa tırmanacağız dedim, nereye falan dediyse de yarın dağın dibine gidince görürsün dedim. Tabii bunu derken onun hoşgörüsü sayesinde, hocam sen söyle yalnız, her yere gideriz der hep. Bir gün önce öğrencim Serkan Pıçak ta bize katılmak isteyince saat 9.00 da Reşadiye kavşağında buluşarak Belen’e geldik. Geniş bir virajın olduğu bir yer, arabamı buraya park ettim, malzemelerimizi kuşanarak yürüyüşe geçtik.
Karşı tarafımızda Kocadağ görünüyor, çok güzel bir hava, rutubetsiz, tertemiz. Girdiğimiz toprak yolda sağa doğru saptık. Buralar hakkında hiçbir bilgimiz yok, sezgilerimiz ve mantığımızla dağa doğru yöneliyoruz. Serkan’ı akşam birkaç kez uyardım; bak, çok zorlu bir yürüyüş olabilir, sık bitki örtüsü, kayalar, uçurumlar, dönemeyiz diye. Tamam hocam sen merak etme deyince bize katıldı, birçok kişiye cesaret edip te yanımda gelin diyemiyorum, çok riskli ve eziyetli olabiliyor. Önceden gitttiğimiz, tanıdığımız yerler değil. Bir kere şu kesin, kollarınız, vücudunuz kesikler, çizikler içinde kalıyor.
Fotoğraf çekmek için de iyi bir hava, Karadağ tırmanışında olduğu gibi dağa batı tarafından çıkacağız. Fotoğraf çekmek açısından bunun şöyle bir avantajı var; Sabah güneş ters taraftayken çıktığınız kısımdaki manzaraları çok güzel görüntüleyebiliyorsunuz, sonra güneş yavaş yavaş diğer tarafa geçiyor bu kez yeni yürüdüğünüz yerdeki manzaraları net bir biçimde görüntüleyebiliyorsunuz.
Diğer taraftan bunun bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum, son tırmandığımız iki dağın da batı tarafı kayalıktı ve diğer yerleri yürüdükten sonra tırmanış için en uygun yerden yürüdüğümüz kanısına vardık. Çevre ormanlarla kaplı, ormanların arasında telle çevrili bir özel arazinin yanından geçtik, ormanlık yerde bu tür yerlerle karşılaşınca önce biraz şaşırıyorsunuz
Sol tarafa giden patika yola saparak küçük bitkilerin, ağaçların arasından yürüyüşümüzü sürdürdük. Sanki daha önce birkaç kez gelmiş gibi rotamız çok düzgündü, dağa doğru giderken manzaralar kendini göstermeye başladı. Mesudiye, Palamutbükü adası, Ovabükü’nden Palamutbükü’ne giden kıyı yolu çok net görünüyordu.
Kısa bir süre sonra kayalıklar başladı, yüksek kayaları tırmanarak dağa çıkışımızı sürdürdük. Sabırla sayfalarımı izlerseniz şimdiye dek yaptığımız en güzel yürüyüşlerden birini izleyeceksiniz. Havanın berrak olması, zorlu doğa koşulları, çevremizin birbirinden güzel manzaralarla çevrili olması gibi etkenler bu yürüyüşü anılarımızda unutulmaz yaptı. Ömrüm olursa yıllar sonra bu sayfalara bakarak o günleri tekrar yaşarım, resimli bir hatıra defteri gibi benim için.
İlk hedefimiz olan kayalığa vardık, manzara çok güzel, çam kokuları, miss gibi bir hava ciğerlerimize giriyor.
….muhteşem sözün bittiği yerdeyim…..
Bir suredir sitenizi takip ediyorum. Gezileriniz ve yazilariniz Datca`ya olan sevgimi her gecen gun artiriyor. Emeginize saglik, sevgiler.