8 Şubat Pazar günü arkadaşımla pazar gezilerimizden birini daha yaptık, yağmur altında, badem çiçeklerinin, papatyaların fotoğrafını çektik, yağmur ve badem çiçekleri ile fantastik bir dünyaya yapılmış bir yolculuktu, Datça’nın en harika zamanları, her taraf çiçeklerle kaplı, badem çiçekleriyle papatyaların buluştuğu zamanlar. ” Datça Gelinliğini Giydi ” diyeceğimiz anlar geldi, Yarımada’nın her tarafında bademler çiçeklendi, ovalar beyazlara büründü.
Yarımada’yı gezdikçe bu güzelliklerin gelecek kuşaklara ulaşamayacağı korkusu içimi kaplıyor, tabii hüznü de. Çiçeklerinize sahip çıkın, bademlerinizi, tarlalarınızı, doğanızı koruyun diyorum Datçalılara, bu görüntüleri, bu güzellikleri kaybetmeniz çok zor değil, yıllar önce evimden baktığımda tüm Datça bu fotoğraflardaki gibiydi.
Aslında bugün, hava durumuna baktığımda yağmur yağacağını pek beklemiyordum, belki öğleden sonra hava değişebilir diyordum ama bu gezimizde yağmur dönünceye kadar hep yağdı, aynı kararlılıkta yavaş, yavaş yağan bir yağmurdu. Yola çıktığım andan itibaren çiçek açmış badem ağaçları hep karşımdaydı, Hızırşah Pustular mevkiinde durarak çiçek açmış badem çiçeklerini görüntüledik, buradaki badem ağaçları çiçeklendiğinde Yarımada’nın birçok yerinde bademler çiçek açmış oluyor, geçen hafta geçtiğimizde bu ağaçlarda daha çiçek yoktu.
Badem ağaçları da insanlar gibi çeşit çeşit, hepsinin ayrı bir duruşu, görünüşü oluyor. Yıllardan bu yana badem çiçekleri açtığında fotoğraflarını çekerim, laf olsun diye değil, beni heyacanlandırırlar. Doğanın dilini bilmek, onunla konuşabilmek çok güzel bir olay. Orada ruhunuz yıkanıyor, hırslarınızdan, negatif düşüncelerden arınabiliyorsunuz. Herkes doğanın bizim gibi canlı bir varlık olduğunu anlayabilseydi ve onu dinleyebilselerdi inanın dünyamızda yaşanan kötülüklerin pek çoğu yaşanmazdı. Bize anlattığı o kadar çok şey var ki.
Doğayı en iyi gözlemleyenlerin arasında sanatçılar da vardır, orada bir sanatçının görmek istediği, hissetmek istediği her şey var.
Şemşiyelerimiz ile ıslak toprağa basarak, beyazlara bürünmüş badem ağaçlarını arasında gezmek çok hoştu. Arkadaşıma bakerken Japon resimleri aklıma geldi, şiirleri de çok hoşuma gider, birçok şairin okuması gereken şiirler.
Japonlardan söz etmişken kiraz çiçeklerinin açmasıyla ülkenin birçok şehrinde düzenledikleri ” Sakura Zensen ” çiçek festivalinden söz etmeden geçmek olmaz, bu konuda çok derin bir bilgim yok, kısaca bilgi vermek gerekirse: Kiraz çiçeklerinin açmasını yeni bir başlangıç, yeni bir doğuş olarak görüyorlarmış. Mart ayından nisan ayı sonlarına kadar çeşitli etkinliklerle kutlanan bu festival günümüzde birçok yabancı turisti Japonya’ya çekiyor. Tabii burada önemli olan ruhsuz, şekilci kutlamalar değil ruhen hissetmek ve yaşamaktır, bu festivale dünya insanlarını çeken de budur bence.
Datçamızın bu güzelliği maddi ve manevi yönden değerlendirmek gibi bir niyeti yok gördüğüm kadarıyla, internetten bakınca ülkemizde birkaç yerde badem çiçeği festivali yapıldığını gördüm ama dediğim gibi biz olayları ruhen yaşayan bir toplum değiliz ve herşey geçip gidiyor, unutuluyor. Zenginliklerimizin, değerlerimizin önemini bilmiyoruz. Güzel geleneklerimizi, kültürlerimizi bırakmış medeni olduğumuzu, geliştiğimizi sanıyoruz. Japon insanının yükselişinde bu saydıklarımın rolü çok büyük, tabii gelecekte durum nasıl olur bilemiyorum.
Ellerinize,yüreğinize sağlık.Görsel,duygusal tüm anlatılarınız için çok teşekkür ediyorum…Sizleri tanıma onuruna erişen bir doğa tutkunuyum.Bu aylarda Datça‘yı görmemiz gerektiğini söylemiştiniz.Olamadı…Sayfanızdaki harika paylaşımlarınızla bu güzelliği yaşayabiliyorum…Geçen hafta,sözünü ettiğiniz Sakura şenliğinin JİKAD tarafından düzenlenen müzik dinletisi,seminer,film gösterimi vb. etkinliklerine katıldım.Japon kültüründen etkilenmemek olanaksız…Doğayı seven,koruyan,kendini sürekli geliştiren barışçı insanların çoğalmasını umarak,siz iki güzel dostun her zaman sağlıkla ,bu güzel paylaşımlarınızı sürdürmenizi diliyorum.Saygı ve sevgilerimle…