1 Mart Cumartesi, yağmur erken saatlerde başladı, hafif hafif yağıyor, eve giresim gelmedi, bu havada ve yapabilirim derken öğleden sonra Eski Datça’ya gittim. Eski Datça’nın bu aylardaki sessizliğinde, yağmur çiselerken, bir elimde şemşiye bir elimde fotoğraf makinası dolaştım öylece. Sıkıldım mı kendimi attığım sokaklar, kimsecikler yok. Buraya geldiğimde hemen bir merhaba dediğim muhtar Neşe Karaoğlan da marketi kapatmış, o da yok, kapıda kiralıktır yazıyor.
Böyle hafif bir yağmurda buraya gelmek niyetindeydim ne zamandır, kurak bir Şubat’tan sonra Mart yağmurlu geçer umarım, ilk günü az da olsa biraz atıştırdı. Bana şapka gibi bir şemşiye lazım, şemşiyeyi tutacağım derken çoğu kez çekeceğim görüntüleri netleyemedim.
Eski Datça terkedilmiş bir kasaba gibi, bu zamanlarını da seviyorum buranın. Yalnız kalmak ta zaman zaman lazım.
Can Yücel Sokağı
Sokağın başındaki badem ağacında bülbül gibi bir kuş ötüyor, ürkütmemek için bir müddet hareketsiz kaldım, kuşların yuva yapma zamanları.
Sokağa iki genç geldi, Can Yücel evine gidiyorlar, düşünebiliyormusunuz kilometrelerce uzaktan bu havada Can Yücel evini görmek için gelmişler. Doğru oraya gidiyorlar çünkü, kapısında hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra da geldikleri gibi gittiler. Yanımdan geçerken aaa buralarda kimse yok dediklerini duydum.
Bitkilerin yapraklarında su damlaları birikmiş, yağmur hafifçe yağmaya devam ediyor. Can Yücel Kütüphanesinin kapısı, her zaman olduğu gibi kapalı, oysa şimdi orada iki genç oturmuş, onunla ilgili hatıralara bakıyor olacaklardı, yağmur hafif hafif çiselerken. Anlayamadığım o kadar çok şey var ki bu ülkede, yüzüme düşen taneler dudaklarıma kadar geliyor, susamışım. Susamışım barışa, dostluğa, içtenliklere. Babamın daha çok küçükken elimden tutup oğlum bak İsmet paşa bu dediği o günden bu yana hep huzursuz, hep mutsuz, enerjilerimiz başka yerlere harcandı. Resim yapacaktık, işimizden evimize bir iç rahatlığıyla gelecektik, olmadı bir türlü. Eski Datça sokaklarında dolaşırken de bir gölge vardı yanımda, zevkle bir yere baktığımda beni dürten. Mutsuz insanların ülkesi burası, mutlu olmak yasak der gibi.
Can Yücel evinin yağmurla sararmış duvarlarında bir keçi motifi bana bakıyor.
Nemden sararmış duvarlar, taş yollar… güzelliklerden, iyiliklerden kimse zarar görmez. Sanatçılardan da (gerçek sanatçı) kimseye zarar gelmez. Onlar güzeli arayan insanlardır. Bu yaşıma kadar yaşamın bana öğrettiği evrende her kareket, her döngü bumerang gibi geriye döner, bizim de yaptığımız her şey aynı şekilde bize döner, benim inanışım bu şekilde. Başka türlü düşünen de olabilir tabii, ben kendime bunu ilke olarak almışım ona göre davranıyorum.
Eski sahiplerinin artık oturmadığı eski evde badem ağacı, onları anar gibi çiçek açmış.
Yağmurla yola çıktık.İçimizi bir ferahlık kapladı yazınızla.Fotoğraflar ve yazı şiir gibi..Elleriniz dert görmesin.
Yaklaşık 1 yıldır sitenizi hayranlıkla takip etmekteyim. Yazılarınızı okurken kendimi Datça’da gibi hissediyorum. Başarılı çalışmalarınızdan dolayı sizi kutlarım.
Sayın Hocam,
Siz şapka aramayın. Ben bugün; İstanbul’dan Mng kargo ile ( 04.03.2014 ) size ve Datça Medikalden Ahmet beye şapkalı şemsiyenizi lütfen kabul buyurursanız gönderdim.
Yağmurda ıslanmamanız için, bizlere daha güzel fotoğrafları çekerken, diğer taraftan da şemsiye ile uğraşmamanız için, bu kadar çaba ve emeğe karşılık hiç olmazsa saygıdeğer hocam için ve sitenin hazırlanmasında emeği olan Ahmet bey için ne söylesem, ne yapsam az. Datça ya olan özlemimi sizin çektiğiniz fotoğraflar, yorumlar ve müptelası olduğum Datça Detay sitesi sayesinde gideriyorum. Güle güle kullanın. Eylülde görüşmek üzere. Selamlar, Saygılar.
Ahmet Akçay
sayın hocam çektiğiniz fotoğraflarla datca özlemimizi gideriyorsunuz. cok teşekkür ederiz .ellinize sağlık
Sizin yazılarınızı okumak beni çok mutlu ediyor emeğinize sağlık teşekkürler
Çok teşekkürler Tülin arkadaş sizin de yazılarımı okumanız beni mutlu ediyor, selamlar..