3 Nisan Pazar günü arkadaşlarımla Yazıköy’e geldik, bu gelişimiz oldukça farklı bir amaç taşıyordu; Facebook’ta tanıştığım Datça’da yaşayan müzisyen Can Akşahin’in bahar görüntüleri kaybolmadan videosunu çekmek istiyordum. Çünkü çaldığı müzik aleti Pan Flüt bana hep doğayı çağrıştırmıştır. Arkadaşıma bu isteğimi belirten mesajımdan sonra 3 nisan pazar günü müsait olduğu söyledi, belirtilen tarihte buluştuk, arkadaşım Ekrem İpek’i de yanımıza alıp Yazıköy’e geldik. Müzisyen arkadaşlarla bu tür çalışmalar yapmak hep arzuladığım bir şeydi, arkadaşımızın çaldığı estrüman da ilgimi çekince böyle bir girişimim oldu. Can arkadaş nerede, nasıl çalışacağımız konusunda herhangi bir telkinde bulunmadı, benim de kafamda net bir plan yoktu, doğaçlama olarak yapacağımız bir etkinlik olcaktı, içimizden geldiği gibi, tesadüfleri değerlendirerek.
Değirmenbükü yoluna girip çeşmenin biraz ilerisindeki boşlukta arabamızı park ettik. Can Akşahin’in anfi, mikrofon, nota sehpası gibi malzemelerini yanımızda getirmiştik. Dallama papatyalarıyla, badem ağaçlarıyla çevrili yemyeşil bir doğanın içine arkadaşımız malzemelerini yerleştirdi.
Can arkadaşımız yazımın başında belirteyim çok naif, kibar bir kişilikte olunca ortaya güzel bir çalışma çıktı, tabii bundan sonrası yaptığım çekimleri en iyi biçimde değerlendirmek. Buradaki doğayı seçmemin nedeni birbirini takip eden, yeşillikler içinde, bahar görüntülerinin bolca olduğu bir yer olması. Yazıköy her zaman sokaklarında, bahçelerinde sıcak insanların olduğu bir yer, fotoğraf ve videolarımızda bu görülecektir.
Pan Flütün bizi masallar dünyasına götüren büyüleyici sesi Yazıköy arazilerinde yankılandı. Flüt sesine kuşların tepkisi değişmedi, müziğimize cevap verdiler.
Can Akşahin arkadaşımız bıkmadan, nazlanmadan doğada, Yazıköy sokaklarında bizlere güzel bir konser verdi diyebilirim. Pan Flütü üflerken heyacanını, severek üfleyişini gördük. Zaten onunla irtibata geçmemde onun bu naif yanını, içtenliğini paylaşımlarında görmem oldu.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki acımasızca bir mücadele var, savaşlar, felaketler arka arkaya geliyor. İnsanın insana yaptıklarını gördükçe acı ve şaşkınlık içindeyiz. Sonuçta tema ve yaşananlar yüzyıllardan beri benzer şeyler, belki de insanın fantastik bir dünyayı sevmesinde bu katı gerçekliğin rolü var. Okuduğumuz masalları, kül kedisini, pamuk prensesleri, perili ormanları özlediğimiz oluyor. Ve çevrilen filmlere baktığımızda fantastik filmler gişe hasılatları kırıyorlar. Bu gerçek dünya bir zaman sonra canımızı daha acıtır oluyor. İşte pazar günü Pan Flüt’ün sesi bizleri mitolojik bir dünyanın içine alıverdi, Knidos topraklarında kısa bir zaman da olsa binlerce yıl öncesine gider gibi olduk.
Pan mitolojide kırların ve çobanların tanrısı olarak gösterilir, Pan Flüt isminin de oradan geldiği söylenir. Pan, kabartma ve keykellerde flütü ile kırlarda gezen, keçi ayaklı, iki boynuzlu, kıllı, keçi yüzlü olarak tasvir edilmiştir,. Mitolojik konuları işleyen avrupalı ressamların tablolarına da konu olmuştur.
Mitolojik efsaneye göre Pan kırlarda gezerken orman perisi Syrinks’e rastlar ve ona aşık olur, kendisini Artemis’e adamış olan Syrinks Pan’dan kaçar. Pan tam onu ırmağın kenarında yakalayacakken, yardımına koşan su perileri Syrinks’i saza çevirirler. Pan üzüntüyle sazalara sarılarak bir iç geçirdiğinde ortaya hoş bir ses çıkar. Sesin sazlardan çıktığını anlayan Pan değişik boy sazları yanyana getirerek Pan Flüt olarak bildiğimiz müzik aletini yapar. Bu yüzden estrümanın diğer adı Syrinks’tir.
Can Akşahin İlkokul eğitimini babasının kamu göreviyle bulunduğu Hollanda’da bir İngiliz okulunda almış. Müzik ile tanışması da o yıllarda almaya başladığı klasik piyano dersleriyle olmuş. 8 yaşından 22 yaşıma kadar belli aralıklarla piyano eğitimi devam etmiş. Bu yıllarda pek çok akademisyenin yanı sıra Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin piyanisti Naile Ahmedova ve ödüllü konser piyanisti Emre Şen’den özel ders alma fırsatı buluyor. Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladıktan sonra 2005 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başlamış. Bu dönemde meditatif nefes teknikleri kullanarak icra edebileceği bir nefesli çalgı arayışına giren Can Akşahin “Bir Zamanlar Amerika” filminde Gheorghe Zamfir’i ve büyüleyici pan flütünü dinleyince tamam demiş benim estrümanım bu ve böylece hayatında yeni bir perde açılmış.
2007 yılında daha sakin ve huzurlu bir hayat özlemiyle bakanlıktaki görevinden ayrılıp müzik çalışmalarına ağırlık vermiş. Pan flüt üzerine sipariş ettiği kitap ve videolarla başlayan eğitiminin sonunda Türkiye’nin çeşitli turistik köşelerinde konuk sanatçı olarak sahne almış. 2014 yılında Romen virtüöz Madalin Luca’dan Skype üzerinden ders almaya başlamış, Madalin’le haftalık çalışmalar, pan flüt duayenleri Ovidiu Svart ve Stefan Stanciu’dan aldığı takviye derslerle devam etmekte. Sanatsal çalışmaların, özellikle müziğin sabırlı, emek isteyen düzenli çalışmalar gerektirdiğini zamanında birlikte kaldığım arkadaşlarımdan biliyorum.
hayata çok şey katıyorsunuz,sevgi ve saygılar
Can, röpotajını okudum.Kutluyorum seni.Görüntüler de süper .Başarılar diliyorum tatlım