30 Kasım tarihinde arkadaşım Ekrem İpek ile Betçe gezisine çıktık, Betçe ( Datça Yarımadası’nın batısı ) iklimiyle, doğasıyla ve insanıyla bizleri mutlu eden, stres attığımız, yaşama sevincimizi güçlendirdiğimiz, hala iyi bir şeyler var dediğimiz yerler.
Neyse, güzel, sağlıklı bir Datça havasında düştük yollara, kuzeyden esen rüzgar serin esiyordu o gün, gökyüzünde bulutlar da çoktu, ilk başlarda güneş vardı. Datça’da güneş varsa soğuk önemli olmaz ama sonraları güneş bir gitti, bir geldi, fotoğraf çekmek için şartlar iyiydi, güzel fotoğraflar çektiğime inanıyorum. Yola çıkarken aklımızda sadece en batıya doğru gitmek vardı, bir planımız yoktu, artık insan ilişkilerinden başka buralarda benim ilgimi çekecek bir şeyler var mı dediğim anlarda, zamanda bir yolculuk yaptık, her şey çok güzeldi.
Betçe yolunda rampaya vurmadan önce Pustular mevkiinde Kocadağ ( Haritada Bozdağ ) manzarası çoğu zaman olduğu gibi beni arabamdan indirtti. Aslında birkaç dakika önce manzara daha etkileyiciydi, güneş Kocadağın üzerinde dramatik bir etki yaratıyordu.
Karşı tarafta Gökyer eteklerinde bulutların arasından süzülen güneş ışıkları stüdyo ışığı gibi bir yeri aydınlatıyordu.
Ve arabamıza binip Sındı – Zeytincik önlerinde fotoğraf çekmek için tekrar durduk, bizi durturtan bu güzel manzaralardı. Bulutlarla kaplı bir gökyüzü, yemyeşil dağlar, ovalar karşımızdaydı. Çok güzel bir ışık vardı, bu cümleyi zaman zaman yazıyorum, beni etkileyen bir ışık vardır ve ben hep ona doğru giderim.
Durduğumuz yerin sol tarafında orman yolu görünüyordu, oraya doğru gittik, biraz yükselince manzara daha güzel ortaya çıktı. Bulutlar ve gölgeler fotoğrafa hoş bir derinlik kazandırıyordu, Zeytincik’e doğru giden bir traktör geçti, onunla daha bir anlam kazandı kompozisyon. Zeytincik bilmeyenler için yazayım Sındı köyünün bir mahallesi idi, şimdi Sındı mahalle oldu. Knidos yolu üzerinde her zaman geçtiğimiz bir yer.
Kuzeyde sarp dağlar uzanmakta, bu dağların arasında da Sındı yer alıyor. Kimi Sındı adı sığınmaktan geliyor, kimi makas anlamını taşıyor dese de o kısımlar nedense beni çok ilgilendirmedi. Belki de daha eskilerden gelen bir isim, bilemiyorum.
Serin ama güzel bir hava vardı, orman yolundan yürüyünce Zeytincik’in asıl kurulu olduğu alan gözümüzün önündeydi, eski taş yapılar hemen dikkatimizi çekti. Oysa Zeytincik’ten yıllardır geçeriz, durup sohbet ettiğimiz zamanlar da olmuştur ama köyü yol üstünde sonradan kurulmuş bir yer olarak düşündüm hep, buralarla ilgili bir şey de duymamıştım. Ormanlarla, badem ve zeytin ağaçlarıyla kaplı çok güzel bir doğa, biz keşfetmeden keşfedenler vardı ve evlerini bu güzel doğanın içine konduruvemişlerdi.
Sevgili Muzaffer Bey,
İnternette gezinirken, Zeytincik gezisi yazınızla karşılaştım ve ilgiyle okudum. Emeğiniz için teşekkürler. Ancak yazınız içinde sıklıkla; tanımadığınız, neyi neden yaptığını bilmediğiniz bizimle ilgili fikirlerinizi okumaktan da üzüntü duydum. Bu nedenle sizi ve okurlarınızı bilgilendirmek istedim.
Orman yolundan çektiğiniz ve bizim evin çatısının göründüğü fotoğrafın altına, “evlerini güzel doğanın içine konduruvermişler” yazmışsınız. Hayır, biz bu evi kondurmadık. İmarlı, kapı pencereleri yetkililer tarafından defalarca sayılmış, duvarları defalarca ölçülmüş yasalara uygun bir ev yaptık. Üstelik iki kat olan hakkımızı kullanmadık ve 1,5 kat yaptık. Doğaya uygun olsun diye taş ev yaptık. Mimarı üslubu ve çatı kırımları nedeniyle büyük zannettiğiniz evimiz, 85 m2 taban üzerine oturuyor. Böylece İstanbul’dan bizi görmeye gelen dostlarımızı ve çocuklarımızı da ağırlayabiliyoruz. Fotoğrafta önde görünen ev ise köyümüzden yerli bir ailenin evlenecek iki oğlu için inşa ettirdiği iki katlı bir ev.
Bahçemizi çevreleyen, çok da yüksek olmayan, içerinin tamamen göründüğü duvarlarımızı da sevmemişsiniz. Adı Zeytin olan çok tatlı bir köpeğimiz var. O duvarlar, tamamen Zeytin’in güvenliğiyle ilgili. Bilmiyorum duydunuz mu? Bir iki ay önce köyümüze dadanan ve kime ait olduğunu bilmediğimiz bir köpek, bizim köyde serbest gezen 5 köpeği gece saatlerinde boğarak öldürdü. Duvar yaptırdığımız için çok sevindik.
Evimizin önünden geçerken, gördüğünüz üç köpekten Zeytin olan bizim köpeğimiz. Usta ve Badem ise, sahipleri seyahate çıkan dostlarımızın bize ve Zeytin’e emanet ettiği , bizim de sevgiyle baktığımız misafir köpeklerdi. Evet, hayvanları seviyoruz ve onları korumak için gerekli dikkati gösteriyoruz.
Yazdığınız gibi, güvenlikle ilgili hiçbir sorunumuz yok. Bildiğiniz gibi bu bölge son derece güvenli bir bölge. Komşularımızla, doğayla, dostlarımızla, köpeğimiz ve iki kedimizle birlikte Zeytincik’te yaşamaktan mutluyuz.
Bir kahveye bekleriz.
Selamlar,
Figen
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler Figen hanım, umarım bir gün kahvenizi içerim, selamlar. Sizi üzdüğümüz için de kusuruma bakmayın diyorum.